Çözüm süreciyle ilgili bugünlerde en popüler kavram "devlet işi". CHP'nin İmralı heyetine katılmaması ve Öcalan ile görüşmeye üye göndermemesi de bu kavram etrafında tartışılıyor. Çözüm sürecinin "devlet işi" olduğu vurgulanıp "CHP nasıl olur bu işin dışında durur" denilerek hayret ve şaşkınlığı ifade ediliyor.
İmralı'dan sızan diyaloglar ile DEM cephesinden yapılan "AK Parti ile değil, devletle görüşülüyor" açıklamaları da aynı minvalde. "Bir devlet işi yapılıyor CHP nasıl kendisini bunun dışında tutabilir"
Tabii, bu açıklama ve diyaloglardan AK Parti ve Erdoğan'a bir teferruat olarak baktıkları da açıkça kendisini ele veriyor. CHP sanki devletin kendisi! O olmadan devlet eksik kalır ama AK Parti ve Erdoğan olmasa da olur! Onlar devlet değil, devletin dışında siyasi bir yapı!
DEM ve CHP'nin kendisine böyle bir anlayış hakim. AK Parti ve Erdoğan'ı "devlet dışı" bir yapı olarak lanse ediyorlar.
Bu dışlayıcılığın bir tehlikesi var; çözüm sürecini, Türk siyasetinin yeni bir dizayn aracı olarak görüyor ve AK Parti'yi sınırlama, daraltma ve zayıflatma aracı olarak kullanmak istiyorlar. Ve barış ve kardeşlik popülizmiyle de bu yaklaşımlarının üstünü örtmeye çalışıyorlar.
Bu çözüm sürecini siyasi güdülerle AK Parti ve Erdoğan'ı sınırlama fırsatı olarak görmek çok büyük yanlışlara yol açar. Bu yaklaşım, 40 yıl sonra yakalanan çözüm fırsatına büyük zarar verir; büyük fedakarlıklar ve riskler üstlenerek atılan bu iyi niyetli adımların heba olmasına yol açar.

12