Konuyu biliyorsunuz. MHP lideri Devlet Bahçeli'nin Meclis'te DEM sıralarına giderek tokalaşması. DEM'e en sert eleştirileri getiren Bahçeli'nin bu hamlesi değişik biçimlerde yorumlandı. Kimin kontrolünde olduğu pek belli olmayan FETÖ'yle karışık bir sağ cephe var; onlar, "fırsat bu fırsat" diyerek Bahçeli ve MHP'yi vurmaya çalışıyorlar. Bunlar az çok tanıdık kesimler. İYİ Parti, Zafer Partisi gibi gruplardan oluşan bir kesim. Bu kesimler o kadar da önemli değil.
Devlet Bahçeli'nin hamlesinden asıl en çok rahatsız olanlar başkaları. Onları tanıyoruz. Muhalif medyada ve CHP'de yerleşikler ve DEM üzerinde de son derece etkililer. Geçmişte çözüm sürecinde de ortaya çıkmışlar ve "ABD desteğiyle Suriye'de devlet olacaksınız, Erdoğan'ın verdiği kırıntılarla yetinmeyin" diyerek terör örgütü PKK ve dönemin HDP'sini kışkırtarak köprüleri yakmalarını teşvik etmişlerdi.
Sonrasını hatırlıyoruz; Kobani provokasyonu, hendek-çukur terörü dönemi. Gençleri öldürtüp Kürtleri ayaklanmaya çağırarak Türkiye'ye düşman etmeye çalıştılar.
Bu kesim, Bahçeli'nin DEM ile el sıkışmasını ve Erdoğan'ın da buna destek vermesini büyük bir endişeyle karşılıyorlar. Yine büyük bir telaşa kapıldılar. Tek kalemden çıkmış yazılarla DEM'lilere "Bahçeli sizi kandırıyor" diye nasihat vermeye başladılar. "Erdoğan bir dönem daha seçilmek için bunu yapıyor, sakın ha, bu tuzağa düşmeyin" diye akıl veriyorlar.
Evet, vakti zamanında Demirtaş'ı gaza getirip "seni başkan yaptırmayacağız" diye bir kampanyayla çözüm sürecini Erdoğan düşmanlığına dönüştürmeyi başarmışlardı. Fakat Erdoğan başkanlığının ikinci döneminde bugün. Ürettikleri düşmanlık ise "keskin sirke küpüne zarar" misali en çok da HDP ve Demirtaş'a zarar verdi. Sürecin başkanlıkla ilgili bir mesele olmadığı, Türkiye'yle ilgili olduğu gün geçtikte açığa çıktı fakat olan olmuştu bir kere. Zamanı geri sarmak mümkün değildi. Sonuçta PKK'yı kışkırtarak, HDP'yi tahrik ederek binlerce Kürt gencini daha ölüme yolladılar. ABD ve İsrail için öldürttüler hepsini.