Atatürkçülere Chobani sürprizi

Gözü kapalı taraftarlığın, fanatikliğin, spora ideolojik gözlüklerle bakmanın şaşkınlığı da genelde büyük olur.

Oysa hiçbir şey göründüğü gibi çıkmaz hayatta. Kim tahmin ederdi ki Atatürkçü, cumhuriyet değerlerini benimsemiş, modern laik Türkiye'nin öncüsü (!) Fenerbahçe'nin, Kürt kimliği dolayısıyla baskı gördüğünü savunan (ki zamanında evet böyleydi) köylerinin asker tardından bombalandığını öne sürerek (böyle vakalar da resmi kayıtlarda mevcut) ABD'ye sığınmış ve sonradan zengin olmuş birinin adını/markasını (sanki tüm Türkiye'ye ibretlik bir hayat dersi vermek istercesine) dev puntolarla stadına asacağını

Türkiye'de baskı gördüğü için 1994'te ABD'ye sığınan, burada kısa sürede ABD'nin en etkili ilk 100 insanı arasına girebilecek kadar zenginleşen ve bıraktığı ülkesinin en popüler takımının stadyumuna adını yazdırarak dönen bir "başarı" hikayesiyle karşı karşıyayız. Üstelik filmlere, romanlara konu olabilecek türden bir hikaye bu. Ama daha çok Amerikan sinemasına.

Düşünsenize, ülkesini bırakıp gitmesine neden olan o "Kürt kimliği" üzerindeki baskıyı aslında tam da adını yazdırdığı Fenerbahçe'de simgeleşen "Beyaz Türklerin ideolojisi olan "CHP Atatürkçülüğü" üretip şekillendirdi. Kürtler, bu Atatürkçülük türünden bir dönem ölesiye nefret ederdi. O Atatürkçülük kafası ki Kürtlerin varlığını, kimliğini, dilini inkar edip yok sayıyordu.

Şu hayatın cilvesine bakın ki baskı gördüğü için ülkesini bırakıp kaçmak zorunda kalan o "Kürt kimliği", bugün kendisini inkar eden, yok sayan ideolojinin temsilcisinin stadına adını yazdırarak geri dönüyor!

Ve bu muhteşem dönüşe (!) aracılık eden ise Fenerbahçe Başkanı oluyor. Koç grubu sadece ticari bir kuruluş değil, ekonomik, sosyal ve kültürel hayatta "Atatürkçülük" misyonerliği yapmakla övünen dev bir organizasyon.