Gazze'de dizginsiz bir soykırım yürüttü, Hamas yöneticilerine suikastlar gerçekleştirdi; Hizbullah'ı vurdu, Lübnan'ı işgal etti; İran'a saldırdı, nükleer tesislerini yokedip üst düzey devlet yöneticilerini öldürdü; Suriye'yi bombalayıp ülkenin güneyini işgal etti; hızını alamayıp Katar'a hava saldırıları gerçekleştirdi.
Netanyahu, bu süreçte Ortadoğu'da haritaların yeniden çizileceğini dilinden hiç düşürmedi. Elinde İsrail'in işgal planlarıyla gezip tehditler savurdu. İsrail ordusu Arz-ı mevud haritalarıyla heyecanlandırıldı. Ta ki, Türkiye'nin kararlı diplomasi trafiğinden sonuç aldığı Şarm el Şey zirvesine kadar. Bu zirve, Netanyahu'nun süngüsünün düştüğü tarihi bir dönüm noktasıdır. İsrail'in soykırımcı yayılmacılığı bu zirvede Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın öncülüğünü yaptığı ve uluslararası sistemi İsrail'in karşısına diktiği kararlı politikayla durduruldu. Netanyahu'nun, 7 ekimden sonraki iki yıllık süreçte kapıldığı zafer sarhoşluğu bu zirvede kabusa döndü.
İsrail basını, son günlerde en çok bu sürece nasıl gelindiğini irdeliyor. Yapılan analizlerden biri şöyle dikkat çekici: "Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın İsrail'e karşı Gazze'de ateşkes tutumu dünyaya örnek oldu. Hiçbir ülke Türkiye'nin başardığını hayata geçirebilecek kadar ileri gitmedi."
Başka bir analizde de "İsrail Türkiye'yi Suriye'den uzak tutmak isterken, şimdi Gazze üzerinden izin vermek zorunda kalması trajik" deniyor.