Yeni Şam yönetimiyle yapılan 10 Mart mutabakatına ayak direyen SDG/YPG'ye Ankara'dan peş peşe uyarılar geliyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve MHP lideri Devlet Bahçeli'den sonra Milli Savunma Bakanlığı'ndan da SDG'ye 10 Mart mutabakatı hatırlatıldı. MSB'den yapılan açıklamada "SDG terör örgütü, Suriye ordusuna entegrasyon sürecine uymalı, Suriye'nin siyasi birliği ve toprak bütünlüğüne zarar verecek her türlü eylem ve söylemden vazgeçmelidir" denildi.
Bakanlık kaynakları şu açıklamayı yaptı: "SDG terör örgütünün silahsızlanma ve Suriye devletine entegrasyon taahhütlerini yerine getirmemesi Suriye'nin birlik ve bütünlüğü ile ulusal güvenliğimize tehdit oluşturmaktadır. Türkiye olarak bu konudaki hassasiyetlerimiz nettir. SDG terör örgütünün süreci sabote eden tavırlarına izin vermeyeceğimiz ve Suriye'nin yeni yönetimiyle işbirliği içinde terörle mücadeleyi kararlılıkla sürdüreceğimiz defalarca belirtilmiştir.
SDG terör örgütü, Suriye ordusuna entegrasyon sürecine uymalı, Suriye'nin siyasi birliği ve toprak bütünlüğüne zarar verecek her türlü eylem ve söylemden vazgeçmelidir. Türkiye bu sürecin takipçisi olmaya devam edecek ve gerektiğinde hem kendi güvenliği hem de Suriye'nin istikrarına katkı sağlamak için Suriye'ye her türlü desteği verecektir."
MSB'den yapılan açıklama Ankara'nın, Suriye'deki gelişmelere yönelik ortak tutumunu yansıtmaktadır. SDG'inin "taahhüt ettiği" gibi Suriye ordusuna entegrasyonunu tamamlaması ve elinde halen tutmaya devam ettiği stratejik yerlerin Suriye yönetimine devrini sonlandırması gerekiyor. Suriye'de istikrarı bozacak hareketlerden kaçınmaması halinde Türkiye, Suriye yönetimiyle ortak askeri operasyondan kaçınmayacağa benziyor. MSB'nin açıklamalarından bu operasyon olasılığı net olarak görülüyor.
DEM eş başkanları ise Ankara'dan yapılan son açıklamalar karşısında "biz diyalogdan yanayız" demeye başladılar. Türkiye zaten şu ana kadar bir diyalog yürütüyor ve doğrusunu söylemek gerekirse bunu istismar edense kendileri. Taahhüt etmelerine rağmen 10 Mart mutabakatına uymayıp İsrail'in desteğiyle "federasyon" dayatması içine giren yine kendileri. Sırrı Süreyya Önder'den sonra DEM kanadı maalesef Kandil'in söylemlerine teslim oldu. Eskiden arada küçük ama önemsenecek bir fark vardı fakat şimdi o "fark" silindi. Eş başkanlar koltuklarını koruma uğruna PKK'nın çizdiği çerçevenin dışına çıkamıyorlar. Legal alandaki siyasi bir parti olarak sivil çözümleri öne çıkarmaları gerekirken Kandil'i tekrarlamaya başladılar. Diyalog ortamına en fazla DEM'in bu tutumu zarar veriyor, bilmem farkındalar mı Unutmayalım ki, 2013-14'te de çözüm süreci dönemin HDP'li yöneticilerinin Suriye tavrı nedeniyle heba olmuştu. Kandil'in talimatıyla Kobani provokasyonuna alet oldular. Ne yazık ki yine aynı doğrultuda hareket ediyorlar ve bu tarihsel fırsatı da kaçırmak üzereler. Geç olmadan kendilerine gelmelerinde fayda var.