Erdoğan ile Kılıçdaroğlu'nun ittifak anlayışı farkı

Yeniden Refah Partisi aslında savundukları itibarıyla AK Parti açısından mahallenin problemli çocuğu gibi Salgın oluyor, AK Parti "Aşı aşı" derken Yeniden Refah "Aşı olmayın kuyruğunuz çıkabilir" diyor. AK Parti, "İstanbul Sözleşmesini kaldırdık ama kapı gibi 6284 var" diyor, Yeniden Refah çıkıp "Gelin onu da kaldıralım" diyor. AK Parti'nin çıkardım dediği gömlekte hangi desenler varsa Yeniden Refah onları sıkı sıkı sahipleniyor. Görüş ayrılıkları bunlarla da sınırlı değil. AK Parti "Kanal İstanbul'u yapacağız" diyor, Yeniden Refah "Kesinlikle yapılmamalı" diyor. AK Parti "Ekonomide iyiye gidiyoruz" diyor, Yeniden Refah ekonomideki gidişatı alabildiğine eleştiriyor. Yani Yeniden Refah ile ittifak kurmak aslında AK Parti'de görev yapan her kesin tam olarak içine sinen bir durum değil. Buna rağmen söz konusu yüzde 501 olduğu için Erdoğan siyasi tecrübesini konuşturdu, ne yaptı etti Fatih Erbakan'ı ittifaka dahil olmaya ikna etti. Benzer bir tablo CHP ile Muharrem İnce arasında da cereyan ediyor. Muharrem İnce de CHP için mahallenin yaramaz çocuğu gibi. Onların da arasında memleket meselelerine bakışta önemli farklılıklar var. Aynı siyasi kökenden gelip sonradan yolların ayrılmasından kaynaklanan gerilimler var. Fakat Kılıçdaroğlu İnce'yi ziyarete gittiğinde geçmiş tartışmaları bir kenara bırakıp İnce'nin taleplerini müzakere etmeye pek yanaşmamış anlaşılan. Görüşme "Hoş geldiniz, güle güle" havasında bitmiş. Oysa Kılıçdaroğlu, Demokrat Parti'ye, Deva'ya, Gelecek'e vadettiği Başkan yardımcılığı, bakanlık gibi pozisyonları, oyu onların çok üstünde görünen Memleket Partisi'ne de pek tabii vadedebilirdi. Kimse de çıkıp "7 Başkan yardımcısı vardı, niye 8 oldu" demezdi. Aksine bu Kılıçdaroğlu'nun başarısı olarak görülürdü. Muhalefet ciddi bir ivme kazanırdı. Maksat yüzde 501'i almaksa Erdoğan nasıl Erbakan'ı ikna ediyorsa Kılıçdaroğlu da İnce'yi ikna etmeliydi. Kılıçdaroğlu'nun verdiği kararlarda diretme gibi bir tavrı var. Adaylık bahsinde bu tavır Akşener'in masadan kalkmasına neden oldu. Millet İttifakı oradan büyük bir yara aldı. Şimdi aynı inatçı tavrı İnce'ye karşı da sergiler ve Köroğlu gibi mücadele etmesine sebep olursa seçimlerden sonra pişman olabilir. İçimden bir ses bu meselede de Mansur Yavaş, Ekrem İmamoğlu veya Akşener'in devreye girebileceğini söylüyor. Bakanlar durumdan memnun mu YAZARLAR Giriş: 31.03.2023 - 10:15 Güncelleme: 31.03.2023 - 10:21 ABONE OL Cumhurbaşkanı Erdoğan milletvekili seçimlerinde başarı yakalayabilmek için önemli bir siyasi hamle yaptı ve Fuat Oktay dahil 17 bakanın milletvekili olacağını açıkladı. Böylelikle sahaya güçlü isimlerle inecek ve olur da seçimi kazanamazsa Meclis'te güçlü bir muhalefet bloğu oluşturmuş olacak. Kazanırsa da yep yeni bir kabine ile taze bir başlangıç yapacak. Yani nereden baksanız kendisi açısından "kazan kazan" bir hamle Fakat bu durum kimi bakanlar tarafından bir tür kötü sürpriz hatta dayatma olarak algılandı. Birkaç bakanın deprem bölgesinden milletvekili olmasını bekliyorlardı ama toplu adaylık açıklaması bu işten sıyrılabileceğini düşünen isimlerin de manevra alanını kapattı. Özellikle siyasetten değil profesyonel hayattan gelen, bakanlığı bir tür devlet görevi olarak addedenler milletvekili olmaya sıcak bakmıyormuş. Buna aday gösterileceği şehri beğenmeyenleri, bakanlıktaki kudretinden sonra milletvekilliğini nefsine yediremeyenleri de eklemek lazım. Anlayacağınız Cumhurbaşkanı'nın bu son hamlesi kabinede zorunlu askerlik hizmeti olarak karşılanmış. Şimdi tek umutları Meclis çoğunluğunun açık ara farkla alınması ve sonradan vekillikten istifa ederek yeniden bakan olma ihtimalleri Gerçi bakanlıktan sonra milletvekili olmayı yadırgamayacak isimler de yok değil. Örneğin siyasetin içinden gelip rakip partilerle kora kor mücadeleyi seven Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank'ın