KKTC'de "kıvamsız muhafazakarlık" kaybetti ama...

19 Temmuz 2021'de Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin, KKTC'de 500 dönüm arazi üzerinde inşa edeceği külliyenin müjdesini verince ilk aklıma gelen, matematiksel orantısızlıktı.

Türkiye'nin yüzölçümü, 783.562.000 dönüm. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi ise 750 dönüm. Külliye toprağının Türkiye yüzölçümüne oranı, yuvarlak rakamla 1/1.000.000 diyelim. Bir de Kuzey Kıbrıs'a bakalım. KKTC, 3.354.000 dönüm. Külliyesinin yüzölçümünü 500 dönümse birbirine oranı 1/6708.

Bu hesabı, bir de nüfusa göre yapalım. Son nüfus sayımına göre bizim nüfus, 82 milyon. KKTC'nin nüfusu, yaklaşık 326 bin. 82 milyonun idare edildiği yer, 750 dönüm üzerinde; 326 bin kişinin idare edildiği yer ise 500 dönüm üzerinde.

Müjdenin verildiği günlerde nefis bir yazı okumuştum. Süleyman Seyfi Öğün, bu meseleye atıf için mi yazdı bilemem de ben cevabımı o yazıda bulmuştum.

"Her şey ölçü üzerine kurulursa ölçülerle oynamak da mümkün hâle gelebiliyor. Modern iktidarlar da bir bakıma antikitede firavunların yaptığını yapabiliyor. Ölçüler zorlanarak 'ihtişam' üzerinden kendilerini büyütüp teb'alarını baskı altına alabiliyorlar….Modern dünyada ölçüsüzlüğe itiraz ağırlıklı olarak, statik ve dinamik hesapların dengesini savunan mühendislikten gelir. Modern muhafazakarlık da tamamen olmasa bile büyük miktarda buradan beslenir. (Elbette kastettiğim azınlıktaki, vitrine koyulan ama lafı dinlenmeyen zarif muhafazakarlar değil. Bahsettiğim büyük bir kitle olarak muhafazakâr sendromun taşıyıcıları.) Ama bu itiraz, bir hesap dengesidir. İtiraz ettiği ölçeklerde yaşananlar değildir. New York'daki bir gökdelen, mühendis kafalı bir muhafazakarı, bu sebeple rahatsız etmez. Bu sebeple pek çok muhafazakar, Hac farizesini yerine getirirken 'Kâbe'yi yukarıdan seyrettiren hotellerden yer ayırtma yarışına girmeyi mesele etmez. Ölçülerin dengeye gelmesi, kimilerine göre dengelilik veya ölçülülük sayılabilir. Ama bunun, Aristo'nun bahsettiği dengeyle bir alakası yoktur. Aristo, 'Altın Orta'dan bahsediyordu. Bahsettiği, meselâ Rönesansçılardan başlayarak modern aklın peşinde olduğu, tutkuyla bağlandığı 'Altın Oran' değildi."

"Ölçülülük" yerine "kıvam" demeyi tercih eden Öğün, hassas gramajlarla yapılan yemeklerin, annelerimizin lezzetli pilavının yerini tutmadığını söylüyor. Çünkü "Ne bileyim evlâdım, bir tutam…" diye tarif eden anneler, işin seyrini, yâni kıvamını biliyorlarmış. Ne eksik ne de fazla. Yazı şöyle bitiyordu:

"Kıvamsız muhafazakarlık…Yaşadığımız bu. Süleymâniye'den Nûr-i Osmâniye'ye, Topkapı'dan Dolmabahçe'ye… Ölçülerimizi büyütürken ölçüsüzleşmek… Ölçüsüzlük içinde kaybolup gitmek… Büyütürken aslında küçülmek... Hazîn!" (21 Temmuz 2021-Yeni Şafak)

Müslümanlar, felsefeyi ve matematiği bırakınca ölçüsüz ölçüye mahkûm oldular. Geldiğimiz seviye, kıvamsız muhafazakarlık. Toprak bakımından yaklaşık 260 kat, nüfus bakımından 245 kat büyük olduğumuz KKTC'ne, külliyemizin üçte ikisi kadar külliye yapıp hediye etmek, bu kıvamsızlığa tam oturan bir örnek.