Fatih Tekke zor bir dönemde görev aldı. Heyecanlı ve coşkuluydu ama belli ki aklını duygularının önüne koymayı başarmış. Takımla fazla oynamamış.
Ligin en efektif futbol oynayan takımlarından birine karşı deplasmanda işinin kolay olmayacağını bildiği için 'önce savunma güvenliği' felsefesiyle çıkmış.
İlk maçından eli boş dönmek istemediği için 3, olmazsa en azından 1 olsun felsefesi yanlış değil. Öyle ya yukarı doğru ivme kazanmak için önce ayağına yer edip, sonra tırmanışa başlamak zorunda.
Fatih Hoca'nın geldiğinde 'futbolu dik oynayacağız' mesajları vermesine rağmen bu kadar ezik oynaması şimdilik anlaşılabilir. Tolerans da görür. Ama ilerleyen haftalarda bu görüntü değişmezse ciddi sorunlar olur.
İlk yarı bittiğinde skor tabelasında Trabzonspor lehine 1-0 yazsa da istatistiklerde Başakşehir'in ezici bir üstünlüğü var.
Belki de bu sezon ilk kez Trabzonspor'un yüzde 64 topu rakibe verip, yüzde 36'yla oynadığını gördüm. Rakibin 259 pasına karşılık sadece 147 pas yapan, tek isabetli şutla devreyi tamamlayan bir takım. Başakşehir'in ise 3'ü isabetli 10 şutu var.
İyi kaptan fırtınalı havada belli olur. Kaptan Uğurcan Çakır, kuşkusuz soyunma odasına Trabzonspor'un önde gitmesinden en büyük pay sahibiydi. Müthiş kurtarışlar yaparak takımını ayakta tuttu.
Hele Piatek'in bir kafası var ki yerden sekip gelen, kaleciler için kabus toplar. Ama Uğurcan onu da tokatlamayı başardı. Trabzonspor, üstünlüğünü korumak için kuşkusuz ikinci yarıda daha fazla çalışmak zorundaydı.