İçimizdeki 'Boşluk!'

Bir takım, ligde can çekişen bir başka takımdan sayılmayanlar hariç 4 gol yiyorsa, bence şapkasını, fesini, külahını neyi varsa önüne koyup düşünmeli.

Şu manzarayı gördükten sonra insan nasıl bir yorum yapacağını şaşırıyor. Arif Boşluk'tan başlayayım diyorum ama tek "Boşluk" Arif değil... Ama onunki boşluk bile değil... Uçurum...

Heba ettiği hücumları, savunmada rakibe yaptığı otobanları bir kenara bırakıyorum. Oğulcan'a attırdığı bir gol var ki gülsek mi, ağlasak mı bilemedim.

Resmen Oğulcan "Boşluk"tan yararlanıp etrafında bir tur attı ve kafayı vurdu. Arif o sırada derin düşüncelere dalmış, savunma hikmetlerine kafa yoruyordu.

Sonra Serdar da ondan rol çalıp "Arif'ten neyim eksik" der gibi skoru 4-2'ye getiren bir başka "Boşluk" oluşturdu.

Ama eminim bu manzara Fatih Tekke'nin futbol anlayışında doldurulması mümkün olmayan bir "Boşluk" yarattı. Sadece Arif ve Serdar mı Sikan diye bir felaket dolaşıyor Trabzonspor'un başında...

Kısmetsiz olabilirsin, beceriksiz olabilirsin, hatta futbolcu bile olmayabilirsin. Ama fiziğinin hakkını verirsin, güçlü olursun, üfleyince düşmezsin. Gol kaçırdığında gazetede arkadaşlar "Kuru Sıkan" diye espri yapmıştı.

Bu bile onu anlatmaya yetmez. Trabzonspor'u içine düştüğü bu acizlikten kurtarmak için elinden geleni yapan Halil Umut Meler bile o düşüşe bıyık altından güldü.

Neyse ki en azından "bileğe dokunuştan" bir penaltı verdi ama o da puan için yetmedi. Trabzonspor sezon başında 0-0'ı en iyi oynayan takımdı.