Maç öncesi metroda bir grup sohbet ediyor. Avusturya maçına yönelik endişeler var.
Herkes hazırlık maçındaki 6-1'in ektikisinde. Bu minvaldeki muhabbete grubun en yaşlısı en son dahil oluyor; "O hazırlık maçıydı. Oyuncularımız motive değildi. Sizin her gününüz bir oluyor mu Olmuyor. Bazen kolunuz kanadınız kalkmıyor, enerjiniz düşük oluyor. Bu akşam her şey farklı olacak. Göreceksiniz!" diye hayallerimize tercüman oluyor.
Hepimizin temennisi böyle. 26 Mart'ta klasik 'Viyana kuşatması' esprilerinin havada uçuştuğu bir Avusturya seferi yapıp, 6-1'lik hezimetle dönmüştük. Gerçekten de Avusturya o maçta çok sağlam bir ekip görüntüsü ortaya koymuştu.
Hiç bitmeyen tam saha baskıları ve güçlü fizikleriyle bize gözdağı vermişlerdi. Turnuva öncesinde de dost sohbetlerinde Avusturya'nın benim için turnuvanın sürpriz ekibi olduğunu söylemiştim.
İşte o Avusturya dün gece gelip, karşımıza dikildi. Bu hem bir rövanş fırsatı hem de kırılan onurumuzu telafi şansıydı.
Eminim oyuncularımız da sahaya bu duyguyla çıktı. Ve 'Bismillah' diyerek topu santraya koyduk. Koyduk da koyar koymaz, golü de attık.
Daha birinci dakika dolarken kazandığımız kornerde Abdülkerim ortalığı karıştırdı, Avusturyalılar topu kendi kalelerine yolladı, kale içinden çıkartılan topun çizgiyi geçip geçmediğinin şaşkınlığı yaşanırken, Merih Demiral, "Tartışmaya gerek yok. Ben çözümü buldum" diyerek topu tavana astı.
Bizim için bundan daha iyi bir başlangıç olamazdı. Avusturya'nın telaşlı ataklarını biz de telaşlı bir savunmayla savuşturduk ve oyun 10'uncu dakikadan sonra rayına oturmaya başladı.