Bu maçlar sezonu kaybeden takımların, itibar ve prestij maçıdır. Beşiktaş, geçen hafta Galatasaray'a sezonun ilk mağlubiyetini tattırma motivasyonuyla sahaya çıkıp, bunu da başarmıştı.
Yine sezonu kaybeden Trabzonspor için de benzer bir motivasyon söz konusuydu. Ezeli rakibi Fenerbahçe'ye Kadıköy'de bir darbe vurup, taraftarına bir nebze teselli vermek. İlk yarıda yüksek stresle bir türlü istediğini yapamayan Fenerbahçe'ye karşı doğru savunma ve doğru hücum yapan bir Trabzonspor izledik.
Bireysel hatalardan Fenerbahçe'nin bulduğu pozisyonlar dışında pek etkili olamadığını gördük. Buna karşın Fenerbahçe'nin de zaman ilerledikçe riske bağlı hataları ve Trabzonspor'un golü geldi.
Bu gol Trabzonspor'u oyun disiplininden kopartırken, Fenerbahçe de "Kaybedecek bir şeyim yok" korkusuzluğuyla saldırmaya başladı.
Maç öyle bir hal aldı ki, Fenerbahçe bir gol atsa Trabzonspor çözülecekti. Bu gol de penaltıdan Talisca ile geldi. Artık Trabzonspor adına maç pimi çekilmiş bir bombaya dönümüştü ve Fatih Tekke hâlâ bu bombayı elinde tutuyordu.
Maçı izleyen benim gibi herkes Fenerbahçe'nin ikinci golü bulmasının gecikmeyeceğini görüyordu. Zira paniğe kapılmış, sürekli hata yapan bir Trabzonspor vardı. Fatih Tekke de kenardan bu manzarayı izledi, oyunu okuyamadı. Nitekim ikinci gol de gecikmedi.
Sonra Tekke bir şeyleri değiştiririm umuduyla yedek kulübesindeki oyuncuları harekete geçirmeyi planlarken de üçüncü gol geldi. Fatih Tekke dün Kadıköy'de büyük takım hocası olma konusunda çok fazla eksiği bulunduğunu gösterdi. Mourinho'nun hamleleri karşısında asla bir planı yoktu ve bedelini de ağır ödedi. Elbette bu tablonun tek sorumlusu Fatih Tekke değil.