Bir musibet bin nasihat!

Bazen kaybederken de kazanırsın. Barcelona ile bizim çocukların oynadığı final de böyle oldu.

Ve bazı tecrübeler ağır bedeller ödeyerek kazanılır. Futbol öyle bir oyundur ki zihnini ve yüreğini, ayaklarınla senkronize edemezsen, kapasitenin yarısını bile ortaya koyamazsın.

Dün gördük ki bizim çocuklar gömleklerin yakasını kaldırmış (!) ama finalin ağırlığını ve stresini kaldıramamış.

Barcelona hep buralarda olmaya alışkın bir takım. Dün de daha önce Chelsea'ye ait olan 3. şampiyonluk başarısını tekrarlamak için sahadaydılar.

Buna karşılık bizim çocuklar ilk kez finale geldiler ve sadece Trabzonspor camiası değil, bütün ülke büyük bir beklentiye girdi.

Deneyim eksikliği ile acemilikler birleşince daha 20 dakikada iki saçma sapan golle demoralize oldular.

Sahadaki mücadeleye baktığınızda Barcelona'nın ilk yarıda 2-0 önde olacağı bir oyunu yoktu ama bizim bireysel hatalarımız onlara bu üstünlüğü getirdi.

Tabii böyle bir finalde, böyle ağır bir skorun altından kalkmak kolay değildi. Üstelik karşılarında alınacak riske anında ceza kesebilecek yetenekte oyuncular vardı.

Yine de ilk yarının son dakikalarında farkı bire indirme şansını kullanabilsek bazı şeyler değişebilirdi. Olmadı.

Elbette dün taktiksel sorunlar da yaşadık. Barcelona'ya karşı her şeyden önce 0-0'ı doğru oynayamadık.

Gereksiz ve düzensiz ön alan baskısı, orta sahada Barcelona'nın işini kolaylaştıracak boşluklar vermemize neden oldu.