Bir musibet, bin nasihat!
Trabzon'a yüzde 80 küme düşmüş bir takım olarak gelen Hatayspor'un onurlu mücadelesine tebrik gönderelim öncelikle.
Onlar bu mücadeleyi vermeye geçen sezondan alışkınlar. Yokluk ve çaresizlikler içinde sürdürdükleri bu başı dik yolculuğun sonu nereye varırsa varsın, onları ayakta alkışlamalıyız. Sezon başından beri hakkı yenen Trabzonspor'un, Hatay karşısında tartışmalı iki penaltısı VAR'dan döndü.
İyi ki de döndü. Çünkü bu kadar haksızlığa uğramış bir camianın, Hatayspor gibi çaresizliklerle boğuşan bir takımın tartışmalı puanına ihtiyacı yok. Trabzonspor kuruluşundan beri sporun etik değerlerini savunmak ve korumakla namlıdır.
Bu yüzden ezilmişlerin sesi, nefesi olmuştur. Diyarbakır'dan Edirne'ye kadar onu hayatında bir kere bile görmemiş insanların kalbinde yer edinmiştir. Trabzonspor'la hiçbir bağı olmamasına ragmen ona gönül vermelerinin nedeni güç ve başarı değil, adalet ve sportif değerlere bağlılıktır.
Ne yazık ki öte tarafta Trabzonspor'u hırpalayan ve haksızlığa mahkum edenler de ona uzak olanlar değil, kendi evlatlarıdır. Bu minvalde yeniden doğuş için Şenol Hoca ile çırpınan Trabzonspor'da hala taşların yerine oturmaması kuşkusuz gelecek adına endişe verici.
İlk yarıda Hatayspor'un ön alan baskısından topu çıkartıp, oyun kurmakta zorlanan, kanatları çalıştıramayan, göbekten gedik açamayan Trabzonspor, Hatayspor'un tek atağında savunmada da iyi bir sınav vermedi. Bomboş kalan Görkem'in harika kafa vuruşu, Trabzonspor'un uyanması gereken bir şoktu aslında. İşte o golden sonra toparlandılar.
Kora kor mücadeleye başladılar. Akabinde de beraberlik golü geldi. Evet Şenol Hoca bir sistem ve disipline bağlı oluşum, bir mekanik düzen yaratmaya çalışıyor ama ruh yoksa, aşk yoksa, coşku yoksa bu bir işe yaramıyor.