Gürcistan maçı öncesi bizim otelin önünde bayrak gibi dolaşan bir adam gördüm.
Uzun ve tamamen beyaz olan saçları, kırmızı-beyaz tabloyu bütünlüyordu. Arkasında 'Recep Güler' yazıyordu. Kesin Arda Güler'in bir akrabası olsa gerek diye gidip, tanıştım.
Meğer alakası yokmuş.
Selametli Amigo Birol çok yaşlandığı ve artık bu işi yapamadığı için Antalyaspor'un amigosu olarak tribüne organize etmeye gelmiş.
Statların müdavimleri bilirler, amigo tribünün orkestra şefidir. Ritmin ne zaman yükselip alçalacağını, ne zaman coşkuya veya protestoya dönüşeceğini yönetir.
(Yazarımız olan Alen Markaryan'dan alınmış bir bilgi değildir. Bizzat tecrübe edilerek yazılmıştır:)
"Arda Güler, Recep Güler inşallah yarın Türkiye de Güler" diye takıldım.
Akşam maça gittik. Bir baktım o ak saçlı dede(!) tribünlere tırmanmış marşlar okutuyor.
Bitmek bilmeyen bir enerjiyle herkesi coşturuyor.
Özellikle 'Kırmızı Duvar' yapmaya and içtiğimiz kale arkası tribündeki manzara görmeye değer.
Sadece oradan çıkan ses, bütün tribünleri bastırıyor.
Öyle ki Gürcistan kadrosu okunurken tek bir ismi bile duyamadım.
Sonra golü attık ardından da ikincisi geldi.
Ama ikinci golümüz ofsayt gerekçesiyle iptal edilince müthiş bir enerji düşüşü oldu.
Sonra Gürcüler beraberliği yakaladı. Bir baktım Kırmızı-Beyaz adam bir tribünden diğerine koşuyor, enerjiyi yükseltmeye çalışıyor.
Bu koşuşturma ve coşturma gayretleri Alman polisinin Recep Güler'i dışarı atmasıyla son buldu.
Ama bu kolay olmadı. Taraftar onu teslim etmemek için adeta savaştı.
Sonunda resmi otorite kazandı ama bizim tribünler de maçı kazanacak hırsı aldı.
Siz bizim amigoyu nasıl dışarı atarsınız tepkileri yeniden çılgın bir enerjiye dönüştü.
Bu arada ben de nacizane gırtlağım patlayıncaya kadar ıslık çalıyordum.
Öyle kendimi kaptırmışım ve ne kadar kızarmışım ki arkadaşlar, nefessiz kalacaksın diye uyarma ihtiyacı hissetti.
Sonrası Arda'nın muhteşem füzesi, Kerem'in fişi çekişi...
Sırılsıklam otele döndük.
Stattan atılan Recep Güler'le çektirdiğimiz zafer pozu her şeyi anlatıyordu. Evet, Türkiye'nin soyadı da 'Güler' olmuştu.