Sürünerek yükselenler ve düşerken bile yüksek kalanlar
Hüseyin Nihâl ATSIZ'ın "Her Çağın Masalı: Boz Doğanla Sarı Yılan" öyküsünde de anlattığı gibi; Bir zamanlar, sarı bir yılan ve boz bir doğan, yükselmek üzerine farklı yollar seçmişlerdi. Biri sinsilikle, diğeri onurla... Biri zirveye sürünerek, diğeri savaşarak... Ve nihayetinde biri yükselmiş görünse de, diğeri düşerken bile yüksek kalmıştı.
Bugün farklı mı
Çağımızda da başarıya giden yollar çeşit çeşit. Kimileri zekâsını, emeğini, azmini kullanarak zirveye tırmanıyor; kimileri ise hileyle, aldatmayla, arkadan dolanarak "başarı" elde ediyorlar.
Tıpkı sarı yılan gibi sinsilikle yol alanlar var. Göz önünde olmadan, risk almadan, savaşmadan, sadece uygun anı kollayarak yükselenler...
Ama unuttukları bir şey var: Sürünerek yükselen, asla gerçekten yükselemez.
Öte yandan, bozdoğan gibi olanlar var. Onlar, kazandıkları her metrede, aldıkları her darbede, kaybettikleri her savaşta bile yüksek kalmayı bilenler.
Onlar, "şeref", "dürüstlük", "mücadele" gibi kavramları hâlâ önemseyenler. Onlar, düştüklerinde bile dimdik durabilenler.
Bugün iş dünyasında, siyasette, sosyal hayatta kimlerin sarı yılan, kimlerin bozdoğan olduğunu görmek zor değil. Kurnazlıkla, ilişkilerle, manipülasyonla bir yerlere gelenler, o an için zirvede olduklarını sanıyorlar.
Fakat onların zirvesi, tıpkı bir kayanın tepesine çıkmış yılan gibi alçak bir yer. Çünkü yükselmek, yalnızca fiziksel olarak yukarı çıkmak değildir. Önemli olan, hangi yolla yükseldiğindir.