Rakibi Tüket, Sandığı Fethet: Strateji dersi
Rakiplerini mağlup edemiyorsan, onları birbirine düşür. Savaşmadan kazanan daima akıllı olandır.
Seçim zamanları geldiğinde siyasetin tansiyonu yükselir, değil mi
Tartışmalar alevlenir, vaatler havada uçuşur. Bazen asıl hikâye, görünen yüzeyin çok daha derinindedir.
Yani sadece "Ben şunu yapacağım" diyen siyasiler değil, perde arkasında dönen stratejiler asıl oyunu belirler.
Tam da burada akıllı bir taktikten bahsetmek lazım: Muhalefeti birbirine düşürme stratejisi.
Diyelim ki oyların 50'sini toplayamıyorsun.
Bu durumda "E tamam, o zaman ben gidip herkesle iyi geçineyim" mi dersin
Yoksa başka bir yol mu ararsın
Bazı siyasetçiler, bu noktada bir taktik devreye sokuyorlar. Strateji şu: Muhalefeti birbirine düşür, aralarındaki bağları kopar ve onları sandıktan uzaklaştır. Taktik, düşündüğünden daha etkili.
Sandığa Gitmemek: Sessiz Çoğunluğun Gücü
Hadi şöyle bir örnekle gidelim: Sen bir futbol maçı düzenliyorsun. Rakip takımın yıldız oyuncuları var ama kendi aralarında sürekli tartışıyorlar. Hangi pozisyonda oynayacaklarına karar veremiyorlar.
Üstelik sen onları biraz daha kışkırtıyorsun: "Sen niye kaleci oldun ki Forvet daha iyiydi."
Ne olur Tartışma uzar, hatta belki maça bile çıkmazlar. Sen sahada tek başına kalır, gol üstüne gol atarsın.
Aynı durum siyasette de olabiliyor. Muhalefet birbirine düşüp enerjisini içeride tüketirken, iktidar sessizce sahada gol atıyor.
Bir örnek verelim: X partisinin lideri, diğer bir muhalefet partisinin lideriyle kavga ediyor. Ortada anlaşmazlık çıkıyor, "ille de ben aday olacağım diyor" ittifak dağılıyor.
Vatandaş ise bu duruma öfkeleniyor, "Bunlar da iş bilmez, birbirlerini bile idare edemiyorlar" diyor.