Bir İhanetin Hikâyesi

Bir zamanlar "Adalet Diyarı" adı verilen bir ülkede, halkın haklarını savunmak için kurulan "Erdemler Meclisi" isimli bir topluluk vardı. Uzun yıllar boyunca halkın huzurunu bozan, eşitsizlikleri derinleştiren ve adalet duygusunu zedeleyen "Güçler Sarayı"na karşı mücadele ediyordu.

Erdemler Meclisi'nin üyelerinden biri, halk arasında "Bilge Sözcü" olarak bilinen, bilgisi ve etkileyici konuşmalarıyla tanınan bir figürdü.

Bilge Sözcü'nün geçmişinde, büyük bir karanlık gölge vardı. Bir zamanlar, ülkede büyük yıkımlara neden olmuş ve halkın vicdanında derin yaralar bırakmış olan "Sisli Tarikat" ile bağlantılı olduğu gerekçesiyle ciddi bir soruşturmaya tabi tutulmuştu.

Her ne kadar aklanmış olsa da, bu soruşturma halkın zihninde bazı soru işaretleri bırakmıştı.

Bilge Sözcü, bu geçmişi her zaman "iftira" ve "karalama kampanyası" olarak nitelendirmiş ve Erdemler Meclisi'nde yer alarak adalet mücadelesine katkıda bulunmayı seçmişti.

Günün birinde, beklenmedik bir haber yayıldı: Bilge Sözcü, bir zamanlar eleştirilerinin odağında olan Güçler Sarayı'na katılmıştı.

Halk arasında büyük bir şaşkınlık ve öfkeye neden olmuş. "Adalet" adına konuşmalar yapan birinin, adaletin simgesi olan Erdemler Meclisi'ni terk ederek eleştirdiği tarafa geçmesi, halkın vicdanını yaralamıştı.

Bilge Sözcü'nün geçmişteki Sisli Tarikat soruşturması yeniden gündeme geldi.

Bir kez satılan ruh, artık hiçbir davaya ait olamaz.

Kimileri, "Zaten o zaman da kim olduğunu belli etmişti," diyerek onun samimiyetini sorguladı.

"O hep bir Truva Atıydı," diyenler, Bilge Sözcü'nün meclisin içinde sadece Güçler Sarayı adına bilgi toplamak için bulunduğunu iddia etti.

Bazıları da, "Satıldı,"