ABD Başkanı Trump'ın İsrail Başbakanı Netanyahu'yla görüşmesinden sonra açıkladığı barış planı, Hamas'la müzakere edilmemesi itibariyle şimdilik İsrail'in şartlarını yerine getiren bir ültimatom gibi duruyor. Hamas'ın kabul etmemesi durumunda kendileri bilir ve o durumda İsrail'in Hamas'ı tamamen yok etmesine destek veririm gibi sözler eden Trump, daha önce açıkladığı ve Filistinlilerin Gazze'den tehcirini öngören Ortadoğu'nun Riviera'sı planından kısmen de olsa geri adım atmış gözüküyor. Filistinlilerin yerlerinde kalabileceği ve istedikleri gibi Gazze'ye girip çıkabilecekleri vaadini ortaya koyan Trump'ın planının uygulanması en zor kısmı Hamas'ın silahsızlandırılması meselesi. Hamas'ın daha önce reddettiği silah bırakma maddesini şimdi nasıl kabul edeceği net değil ve İsrail'in bunu bahane ederek savaşa tekrar başlaması kuvvetle muhtemel.
Gazze'nin kendi başkanlığındaki uluslararası 'Barış Kurulu' tarafından yönetilmesini öngören Trump, Filistin Yönetimi'nin Gazze'yi yönetebilecek seviyeye gelmesi için kendini reforme etmesi şartını da öne sürüyor. Netanyahu'nun Trump'ı memnun etmek adına kabul ettiği açık olan bu planın uygulanmasının önünde ciddi engeller var ancak iki yılı aşkın süredir devam eden soykırımın durması umudu yabana atılır cinsten değil. İsrail'in Katar'a saldırısına Arap ülkeleri ve Türkiye'nin tepkisi, birçok Batılı ülkenin BM'de Filistin'i tanıması, Amerika'nın ağır prestij kaybı ve Trump'ın barışı sağlayan lider olarak tarihe geçmek istemesi gibi etkenler bu planın ortaya koymasında etkili olmuş görünüyor. İsrail'i durdurabilecek tek güç olan ABD'nin uluslararası baskıların da etkisiyle harekete geçmiş olması önemli bir gelişme ancak ortaya koyulan planın kalıcı barışı sağlama olasılığı düşük görünüyor.
İŞGAL REALİTESİ
Filistin meselesindeki çözüm, ateşkes ve barış inisiyatiflerinin sürekli başarısız olmasının altında yatan temel neden, İsrail'in Filistin topraklarındaki işgalci konumunu unutturmayı başarması olarak gösterilebilir. Son iki yıllık yıkım, etnik temizlik ve soykırım sürecini 7 Ekim'deki Hamas'ın saldırılarına cevap ve İsrail'in ulusal güvenliği ekseninde kodlamayı Washington nezdinde başaran İsrail hükümeti, işgalci konumunun gerçekliğiyle yüzleşmek zorunda kalmıyor. Gazze'de askeri operasyon yapma hakkını sorgulamayan ve Filistin'in işgal altında olduğu gerçeğini gündeme getirmeyen barış çabalarının kalıcı olması mümkün değil. Ateşkes sağlansa bile İsrail'in işgalinin sona ermesine ilişkin ciddi bir baskı olmadıkça, anlaşma esir takası, insani yardım ulaştırması ve Gazze'nin yeniden inşası gibi kısmi pozitif gelişmelerin ötesine geçmeyecektir.
İsrail'in Amerika'nın himayesindeki 'barış süreci' adı altında devam eden müzakereleri işgali genişletmek ve kalıcı hale getirmek için kullandığı herkesin malumu. Washington'ın da iki devletli çözüm için İsrail'e yapması gereken baskının getireceği siyasi maliyeti hiçbir zaman göze almadığı bir süreçti bu. İsrail'in yeni yerleşimler açıklayarak sürekli topraklarını genişletmesi uluslararası hukuka ve ABD'nin yasalarına dahi aykırı olmasına rağmen Amerikan yönetimleri İsrail'le adeta başa çıkamadı. Son iki yıllık süreçte de Netanyahu'dan rahatsızlığını basına sızdırmakla yetinen ve çizdiği kırmızı çizgileri uygulayamayan Biden yönetimi sonrasında, İsrail'in manipülasyonlarıyla İran'la kısa bir savaşa giren Trump yönetimi de Filistin'in işgalinin sona erdirilmesi meselesinde somut bir adım atmıyor.
TRUMP ANLAŞMANIN TAKİPÇİSİ OLACAK MI
Trump'ın Nobel barış ödülünü almak ve gerek Ukrayna gerek Gazze konusunda barışı sağlayan lider olarak anılmak istediği biliniyor. En son açıkladığı planın gerçekten uygulanması, Gazze halkına bir nebze olsun nefes aldırabilir. Ancak bundan önceki bütün ateşkes ve barış müzakerelerini dinamitlemeyi adet haline getiren Netanyahu yönetiminin tavrının farklı olacağını beklemek safdillik olur. İsrail'i anlaşmaya riayet etmeye razı edecek tek güç ABD olduğuna göre, Trump'ın elindeki baskı gücünü dirayetli biçimde uygulaması gerekecek. Ancak bunun getirebileceği siyasi maliyeti göğüsleyip göğüslemeyeceğini anlamak için Ukrayna savaşı örneğine bakılabilir. Putin'in maksimalist tavrı karşısında Rusya'yla petrol ve gaz ticaretini cezalandırmaya kalkan Trump, ABD adına ciddi bir risk almadan topu Avrupa'ya atmayı yeğledi. Gazze meselesinde de Hamas'ın iknası ve yeniden inşa süreci için gerekli finansman gibi konularda topu Arap ülkelerine atacaktır.