Nvidia lisansı ve ABD'yle Çin'in yapay zekâ yarışı

ABD'yle Çin son senelerde geleceğin ekonomisinin liderliği için çetin bir mücadele içine girmiş durumdalar. Özellikle yapay zekanın alanında yaşanan gelişmeler, dünyanın büyük teknoloji firmalarının bu alandaki Ar-ge çalışmalarına ve çip geliştirilmesine büyük kaynaklar ayırması sayesinde baş döndürücü bir hızla ilerliyor. Yapay zekanın gelişimi için en önemli unsur olan çiplerin üreticisi Nvidia'nın son birkaç yıl içinde dünyanın en değerli şirketi haline gelmesi elbette rastlantı değil. Nvidia'nın yapay zekâ çiplerinin üretiminde tekel haline gelmesi bir yandan Amerika'nın bu alandaki baskınlığını destekleyecek bir avantaj olarak öne çıkarken, Çin'e çip ihracatının yasaklanması hem Amerikan şirketinin pazar kaybı hem de Çin'in milli kapasitesini geliştirme riskini beraberinde getiriyor. Şirketin CEO'sunun bu tezleri öne çıkaran lobi faaliyetleri sayesinde, Trump yönetiminin Nvidia ve AMD'ye Çin'e sınırlı çip ihracatına lisans çıkarmayı kabul etmesi Amerika'nın Çin'e ekonomik baskı ve ihracat kontrolleriyle sonuç alamayacağını kabullendiğine işaret ediyor.

ÇİN'E İHRACAT İZNİ

Nvidia'nın geçen ay Çin'e yapay zekâ çip ihracatı için Trump yönetiminden izin alması Çin'le ticaret savaşlarını başlatan Trump ve çip ihracatını yasaklayan Biden dönemlerinin politikalarından önemli bir dönüşü temsil ediyor. Hem Trump hem Biden Çin'in Amerikan yapımı ileri teknoloji ürünlerine ulaşımını engellemeye çalışmıştı. Huawei ve BYD gibi Çin şirketlerinin Avrupa ve Amerikan pazarlarına girmesini engellemeye çalışan Washington, Nvidia gibi Amerikan şirketlerinin pazar kaybı yaşamasını kabullenmek istemiyor. Ayrıca Çin'in mecbur kalırsa bu çipleri kendi başına üreterek Amerikan firmalarının tekelinden kurtulma ihtimali de önemli bir risk olarak görülüyor. Trump yönetiminin bu tür argümanları kabul ederek daha az gelişmiş çip ihracatına sınırlı izin vermesi, Nvidia'nın Amerika'ya 500 milyar dolarlık yatırım yapma sözü ve Çin'e satışlarından da %15 pay vermeyi kabul etmesiyle mümkün oldu.

Trump iktidara geldiğinden beri birçok ülke ve şirket Amerika'ya astronomik yatırımlar yapma sözü vererek Trump'ı memnun etmeye çalıştı. Nvidia'nın sözü de bu minvalde okunabilir ve bu yatırımın ulusal sanayide nasıl bir dönüşüme katkıda bulunacağı da net değil. Bundan daha fazla soru işareti uyandıran mesele de şirketin Çin'e satışlarından Amerikan federal devletine %15 pay vermeyi kabul etmiş olması. Amerikan şirketlerinin alışık olmadığı böyle bir metot 'ihracat vergisi' olarak eleştiriliyor. Amerika Çin'in yapay zekâ alanındaki ilerlemesini yavaşlatmaya çalışırken kendi şirketlerinin ürünlerinin ve standartlarının norm haline gelmesini amaçlıyor.

Yapay zekâ çip pazarının Amerikan çip standartları üzerine kurulmasının garantilenmesi için Çin'e satılması gerektiği tezini kabullenen Trump yönetimi, Nvidia'nın H20 ve AMD'nin MI308 çiplerinin en ileri seviyede olmadığı için Çin'in geriden gelmesini garantileyeceğini savunuyor. Ancak Çin'in geçmişte de daha geri teknolojileri kullanarak oluşturduğu uzmanlık sayesinde belli bir noktada ileri sıçrayış yapabildiği birçok alan var. Diğer bir deyişle, Çin en gelişmiş çiplere sahip olmadan yüksek sayıda çip, bellek kapasitesi ve geniş ağ altyapısına yatırım yaparak hızlı ilerleme sağlayabilir. Dolayısıyla Nvidia'nın ihracat sınırlamalarını aşmak üzere geliştirdiği daha az gelişmiş çipler iyi dizayn edilmiş veri merkezleri ve yazılımlar sayesinde bu sınırlamaları daha önemsiz hale getirebilir.

ULUSAL GÜVENLİK Mİ, TİCARİ ÇIKARLAR MI

Amerika'nın bir yandan ulusal sanayi politikasını gümrük tarifeleri üzerinden uyguladığı korumacılıkla dönüştürmeye çalışırken bir yandan da ihracat kontrollerini Çin'le jeopolitik rekabetinde kritik bir silah olarak kullanmaya çalıştığını görüyoruz. Ulusal güvenlik kaygılarını öne çıkararak Çin kaynaklı teknolojik gelişmeleri ve platformları sınırlandırmaya çalışan Washington, bu politikaların Amerikan şirketlerinin ticari çıkarlarını olumsuz etkilediğini gördüğü noktada esneklik gösterme ihtiyacı duyuyor. Trump yönetimi bu esnekliğinin de bir bedeli olduğunu ve ihracattan pay almak istediğini açıkça söylemekten çekinmiyor. Bir yandan Çin'in ileri teknoloji alanındaki gelişmesini yavaşlatmak isteyen Washington'ın bir yandan da Amerikan şirketlerinin ticari çıkarlarını tehlikeye atmaktan kaçınmak istemesi ulusal güvenlik açısından sorunlu bir resim ortaya koyuyor.