Gazze'de 'kıtlığın en kötü senaryosu' ve 'insanlığın vicdanı'

Birleşmiş Milletler'in 'Entegre Gıda Güvenliği Aşama Sınıflandırması' (IPC) inisiyatifinin raporu, Gazze'de yaşanan durumu 'kıtlığın en kötü senaryosu' olarak tanımlıyor. 'Yaygın açlık, yetersiz beslenme ve hastalıklar' açlığa bağlı ölümleri daha önce yaşanmamış seviyelere getirmiş durumda. Mart ayından beri İsrail'in uyguladığı tam blokaj ve son aylarda Amerika'nın da desteklediği planla insani yardımın merkezileştirilerek İsrail'in eliyle dağıtıl(ma)ması, Gazze'de açlığın savaş yöntemi olarak kullanıldığının en önemli kanıtları arasında yer alıyor. 7 Ekim 2023 Hamas saldırısından beri Gazze'de etnik temizlik ve soykırım harekâtı başlatan Netanyahu yönetimi, uluslararası insani yardım kuruluşlarının baskısı karşısında Gazze'de açlık olmadığını iddia etmekten çekinmeyen bir arsızlıkla hareket etmeye devam ediyor. İsrail'e baskı yapabilecek tek güç olan ABD'nin Başkanı Trump'ın dahi açlığın varlığını kabullenen açıklamaları, Filistinlileri nihai olarak yok etme niyetinde olan İsrail aşırı sağının kararlılığı karşısında maalesef etkisiz kalacak görünüyor.


ULUSLARARASI BASKI

İnsani yardımın Gazze'ye normal yollarla ulaşmasına izin vermeyen İsrail'e karşı son haftalarda uluslararası baskı artmış durumda. Birleşmiş Milletler İsrail'in uluslararası yardımın giriş-çıkışına koyduğu sınırlandırmaların insani yardımı 'felç ettiğini' söyledi. BM Genel Sekreteri'nin insani yardım koordinatörlüğü ofisi, günlük en az 700 kamyon girişine izin verilmemesi durumunda kitlesel açlık ve ölümlerin kaçınılmaz hale geleceğini vurguladı. Temmuz ayı itibariyle günde sadece 100 kamyon girişine izin verdiği haberlere yansıyan İsrail, bu yardımların dağıtımını da kendi kontrolü altına almış durumda. İnsani yardımın dağıtılmasında herhangi bir iyi niyet göstermeyen İsrail güçleri, zaten ihtiyacın çok altında kalan yardımın dağıtımını 'Hamas üzerinde baskı kurmak' amacıyla savaş aracı olarak kullanıyor.

Avrupa Birliği'nin son haftalarda yayınladığı bildirilere 'insani yardıma sınırsız erişimin bir zorunluluk' olduğu ifadelerini koyması da artan baskının bir yansıması oldu. Fransa ve İspanya gibi ülkelerin meclislerinde İsrail'e karşı geçici ambargo kararları tartışmaya açılırken, Hollanda'da iki İsrailli bakana bu ülkeye giriş yasağı uygulama tehdidi gündeme geldi. Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Federasyonu ise Gazze'ye kamyonlarla gönderdiği yardımların sadece %30'unun hedef noktalara ulaştığını ve geri kalan yardımın engellendiğini açıkladı. Bu baskılar karşısında İsrail günlük olarak 'birkaç saatlik insani ara' vereceğini ve havadan yardım bırakılmasına izin vereceğini açıkladı. Kısa süreli aralar günlük kamyon girişini zaman zaman 200 seviyesine çekerken, Almanya ve İspanya gibi ülkeler hava yardımı yapacaklarını ancak bunun 'okyanusta' bir damla olacağını söyledi.


ABD'NİN BASKISI

Gazze'deki insani facia durumu Amerikan siyasetçileri arasında da yankı buldu. 40'ın üzerinde Demokrat senatör, Trump yönetimine yazdıkları ortak mektupta mevcut durumun 'kitlesel açlığa dönüşme riskine' atıfta bulunup BM insani yardım kuruluşlarına kaynak aktarılmasını talep etti. İsrail'in sistematik olarak yardım almaya çalışan sivil halkı hedef almasını dile getirmekten kaçınan Amerikan siyasetçileri, yardım dağıtımı noktalarında yaşanan ölümlerin engellenmesi ve acil yardım sevkiyatlarının sağlanması taleplerini dile getirdi. Ayrıca 21 Demokrat senatör, ABD'nin İsrail'in kontrolündeki 'Gazze İnsani Yardım Vakfı'na' (GHF) kaynak aktarmaktan vazgeçip BM koordinasyonundaki kurumlara aktarılmasını talep etti. GHF modelini askeri gözetim altında olmak ve sivillere zarar vermekle suçlayan senatörler, ayrıca para akışının da şeffaf olmadığı şeklinde eleştiriler getirdi.

Bernie Sanders ve Hakeem Jeffreys gibi Demokrat siyasetçiler Gazze'ye ambargonun kaldırılması çağrıları yaparken Cumhuriyetçi kanattan ise çok az da olsa bazı çağrılar geldi. Örneğin en muhafazakâr siyasetçilerden Marjorie Taylor Greene 'sivillerin hayatının tehlikede' olduğunu söyleyerek daha fazla yardım akışının sağlanması çağrısında bulundu. İsrail'in üzerindeki baskıyı azaltmaya ve İsrail'in imajını korumaya matuf görünen bu tür çağrılar, uluslararası ve kamuoyu baskılarının Cumhuriyetçiler üzerinde dahi baskı yarattığını gösteriyor. İsrail'in Gazze ve Batı Şeria'daki Hristiyanlara yaptığı baskılar da muhafazakâr Cumhuriyetçi siyasetçilerin seslerini yükseltmesine neden oluyor. Başkan Trump'ın İngiltere Başbakanı Starmer'la görüşmesi sonrasında Netanyahu'nun söyleminin tam aksine açlık olduğunu ve görüntülerin uydurulamayacağını söylemesi, Gazze'deki insani durumun inkâr edilemeyecek noktada olduğuna ve Amerikan siyasetinde de baskı yarattığına işaret ediyor.