Türk-Amerikan ilişkilerinin seyrinde liderler arası ilişki ve ton her zaman önemli olmuştur. Perşembe günü Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ABD Başkanı Trump'la görüşmesinde verilen mesajlar ve iki lider arasındaki samimi görüntüler Türk-Amerikan ilişkileri açısından pozitif sinyaller verdi. Suriye'de Esad rejiminin düşüşünün Türkiye'nin başarısı olduğunu ısrarla tekrarlayan ve Erdoğan'a övgüler yağdıran Trump'ın önümüzdeki dönemde ikili ilişkilerde yeni bir ivme yaratmaya açık olduğu ortadaydı. Son on yılda bölgesel meselelerin yarattığı kriz ve meydan okumalarla sarsılmasına rağmen Türk-Amerikan ilişkilerinin kritik önemini koruduğu her iki liderin farkında olduğu bir gerçek. Suriye, Ukrayna, İran ve Filistin gibi bölgesel meselelerin gidişatında kritik rolü olan Türkiye'nin Amerika'nın Rusya ve Çin gibi büyük güçlerle mücadelesi bağlamında da oyun değiştirici rol oynama potansiyeli var. Hem bölgesel hem de küresel meselelerde güçlü iş birliğinin yolu iki NATO müttefikinin ikili ilişkilerindeki sorunları çözmesinden geçiyor.
SAVUNMA İŞ BİRLİĞİTürk-Amerikan ilişkilerinde son yıllarda yaşanan en önemli krizlerin başında elbette S-400 meselesi geliyor. Türkiye, 2012 Kasım ayında Suriye'den ateşlenen füzeleri sebep göstererek NATO'dan Patriot sistemlerinin sınıra yakın bölgelerde konuşlandırılmasını istemişti. 2013 başından itibaren ABD, Hollanda ve İspanya'nın Patriot sistemleri Suriye'den gelecek tehditlere karşı konuşlandı. Obama yönetimi 2015 Ağustos'ta tehdidin azaldığını ve masrafları sebep göstererek Türkiye'yle istişare etmeden Amerika'nın Patriot'larını geri çekince Ankara hava savunma sistemi ihtiyacını karşılamak konusundaki çabalarını yoğunlaştırdı.
2017 yılında Rusya'yla varılan S-400 anlaşması, Türkiye'nin hava savunma ihtiyaçlarını karşılama konusundaki kriterlerini karşılamak istemeyen NATO müttefiki Amerika'yla savunma iş birliğinde kriz alanı yarattı. Türkiye'nin F-35 programından çıkarılması ve yaptırım uygulanmasıyla sonuçlanan S-400 alımı, Kongre'deki İsrail ve Yunanistan yanlısı lobilerin Türkiye'ye F-35 satılmasını engelleme çabalarını da güçlendirdi. Bu ülkelerin F-35'e sahip olması bölgedeki güç dengelerini Türkiye aleyhine değiştirebilir ki bunun engellenmesi Türkiye'nin çıkarına olacaktır.
Trump'ın hem yaptırımları kaldırmak hem de F-35 satışını sağlamaktan bahsetmesi, Türk-Amerikan savunma iş birliğini tekrar rayına oturtma potansiyeli taşıyor. Trump'ın Kongre'de oluşacak direnişi Türkiye lehine aşma gücü var zira Trump Kongre'nin iki kanadını elinde tutan Cumhuriyetçileri ikna edebilir. İkna mümkün olmasa dahi Trump başka örneklerinde gördüğümüz gibi Kongre'ye rağmen savunma satışlarını hayata geçirecek adımlar atabilir. Türkiye'nin bir yandan milli savunma sistemlerini geliştirirken bir yandan F-35 kullanması ve üretim ağına tekrar dahil edilmesi Türk-Amerikan savunma ilişkileri açısından dönüştürücü bir etki yaratacaktır.
ENERJİ İŞ BİRLİĞİTrump'ın savunma alanındaki iş birliğini geliştirecek adımları atmak karşılığında Türkiye'den Rus enerji alımlarını azaltmasını talep etmesi, Hindistan'a karşı aldığı negatif tavra göre çok daha müzakereci bir yaklaşım olarak değerlendirilebilir. Rusya'nın Ukrayna konusunda masaya oturtulması için Avrupa, Hindistan ve Çin'in Rus enerji alımlarını azaltması konusunda baskı yapan Trump, bu konuda Türkiye'den de benzer bir beklenti içinde ancak bunu tehdit ve baskıyla yapamayacağının farkında. Erdoğan'la müzakerenin ve karşılıklı çıkarların gözetilmesini sağlayan anlaşmalar yapılmasının daha verimli bir yöntem olacağını biliyor. ABD'yle imzalanan yirmi yıllık LNG anlaşması, Türkiye'nin enerji çeşitlendirmesi çabasına hizmet ediyor. 43 milyar dolarlık anlaşma, Trump'ın önemsediği şekilde Amerika'yla ticaret hacmini artırırken Türkiye'nin Rus enerji kaynaklarına bağımlılığını azaltacak bir adım olarak öne çıkıyor.