Komisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi

Bu köşede dün beş siyasi partinin Meclis Komisyonuna sunduğu "çözüm" raporlarını kıyaslamaya çalıştım. Benden daha iyisini Ekopolitik adlı düşünce kuruluşu yapmış, uyuşturucu soruşturmasının dedikodu yığınında kaybolmayan herkese onların kıyaslamasını okumasını salık veririm.

Benim gördüğüm şu: Ak Parti ile MHP'nin görüşlerindeki benzerlik dışında, iktidar ile muhalefet arasında çözmeye çalıştığımız "sorun"un adının ne olduğu konusunda bile derin bir uyuşmazlık var.

Elbette bu raporların partilerimizin yapacağı karşılıklı müzakerelerde müzakereye başlama pozisyonları olduğunu, tarafların kimi konularda yumuşayıp ortaklaşa bir fikre ulaşabileceklerini her zaman akılda tutmalıyız.

Yani bugün gördüğümüz sert bakış açısı farkları önümüzdeki günlerde yumuşayabilir, çeşitli uzlaşma zeminleri bulunabilir.

Ama ben çok da iyimser değilim.

DEM Parti, bu komisyonun görece küçük partisi ama bir kere şunu bilelim: DEM Parti'yi içine almayan herhangi bir uzlaşma anlamlı olmayacaktır. Bunun sebebi, bu partinin çözülmeye çalışılan konunun doğrudan muhatabı olması.

Böyle açıkça söylüyorum diye bana kızmazlar umarım ama DEM Parti bir yerde o komisyonda Abdullah Öcalan adına da, Kandil'deki PKK yönetimi adına da müzakere ediyor.

Bu bakımdan pozisyonları zor. Öcalan ile Kandil aynı çizgide mi, bunu bilmiyoruz. DEM Parti de bilmiyor. İktidarın iki partisinin ortaya koyduğu kavramsal çerçeve ile DEM Parti'nin koyduğu kavramsal çerçeve çok ama çok farklı. Burada DEM Parti'den ortaya koyduğu kavramsal çerçeve hakkında taviz istendiğinde Öcalan'ın tutumu ne olacaktır, Kandil'in tutumu ne olacaktır

Öte yandan Cumhur İttifakı partileri bugünkü katı tutumlarında devam mı edecektir, yoksa bir orta yol arayışına girecek, kendi koydukları dar kavramsal çerçeveyi genişletecek midir

Bunlar henüz cevabını bilmediğimiz sorular.

Öte yandan, CHP'nin içinde bulunmadığı bir uzlaşma da esasen yaralı ve eksik bir uzlaşma olacaktır. Çünkü bu parti, bugün kim ne derse desin seçmenlerin üçte birden fazlasının kendisini temsil ettiğini düşündüğü bir parti. Çıkardığı Cumhurbaşkanı adayı daha iki yıl önce yüzde 48,5 oy aldı; yarın yeni bir siyasi yarış olduğunda bu partinin adayının yüzde 50'yi geçme olasılığı öyle uzak bir olasılık, hayal falan değil.

Dolayısıyla CHP'siz bir uzlaşma, toplumun yarıya varan hatırı sayılır bir kesiminin de beğenmediği bir uzlaşma olacak, gelecekte sorun yaratma potansiyelini içerecektir. Bana soracak olursanız Öcalan da PKK da, CHP'nin içinde bulunmayacağı, hatta açıkça karşı çıkacağı bir uzlaşmayı "kırılgan" bulacaktır.

Ama öte yandan DEM Parti'nin Cumhur İttifakı ile bir uzlaşma ortamı bulması da CHP'yi zor durumda bırakacak, kendi Cumhurbaşkanı adayının yüzde 48,5 oyu çantada keklik görmesini ortadan kaldırabilecek. Bu da CHP'nin büyük riski.

Buraya kadar söylediklerim daha ortada bir "süreç" bile yokken herkes tarafından bilindiği için, kurulan komisyonun basit çoğunlukla değil de CHP'nin önerdiği gibi nitelikli çoğunlukla karar almasına Cumhur İttifakı partileri onay verdi.

Mesele basit çoğunlukla veya Meclis Genel Kurulundaki salt çoğunlukla çözülebilir bir mesele olsa, ne bu komisyon kurulurdu ne de CHP'nin başlangıç şartı olarak söylediği beşte üç çoğunluk kuralı kabul edilirdi. Cumhur İttifakı, kendi salt çoğunluğuyla tek taraflı yasalarını çıkartır yürür giderdi.

O yüzden bu yazının başlığında sorduğum "Komisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi" sorusunun cevabı da belli: Hayır ilerlemez, ilerlese bile kırılgan bir süreç olur bu.

Biliyorum, memlekete hakim olan kim kiminle üçlü seks yapmış, kimin evinde ne partiler olmuş, partilere kimler katılmış dedikodu gündemiyle kıyaslanınca fazla "entel" ve soyut bir tartışma gibi duruyor bu yazdıklarım ama ne yapayım, bana göre memleketin en önemli gündem maddesi de bu.