Evet, eski Türkiye'de siyasi partiler aleyhinde kapatma davaları açılırdı.
Ama her böyle dava açıldığında, kapatılmak istenen o partiyle siyasi mücadele içinde olan diğer partiler çıkar "Parti kapatmaya karşıyız" diye açıklama yapardı.
Evet, çoğu bu açıklamanın ardına bir "ama…" ekleyerek bazen o partinin kendi kendine kapatılmayı "arandığını" söyler, bazen yüksek perdeden başka suçlamalar dile getirirdi ama önemli değil. Timsah gözyaşları bile olsa sonuçta gözyaşı dökülürdü.
Neden böyle olurdu
Çünkü bir zamanlar "demokrasi ayıbı" diye bir şey vardı, bazı davranışlar ayıp kabul edilirdi ve o davranışları yapan insan olarak anılacak olmak siyasileri peşinen utandırırdı.
Bir de bugüne bakın…
Siyasi parti kongrelerinde yolsuzluk, para veya çıkar karşılığı oy kullanılması olmayan şeyler değil.
Ama bu davranışın sadece CHP'ye özgü olduğunu söylemek feci bir yalan.
Eskiden olsa "Camdan evde oturanlar başkasının evine taş atarken dikkatli olmalı" denirdi; artık böyle şeyler unutuldu.
Siyasi parti üyeliği, partinin herhangi bir kademesinde delege olmak, yönetici olmak maaşla yapılan şeyler değil. İnsanların gönüllü yaptığı faaliyetler.
Parti içi demokrasiyi ayakta tutacak sistem, yani Siyasi Partiler Kanunu'nun öngördüğü sistem öyle çarpık bir sistem ki, bu kirli ilişkileri neredeyse kural haline getiriyor.
Önce ilçelerde delegeler seçiliyor. Bunlar il kongresinde oy kullanma hakkı olan delegeler. Yani aslında ikincil seçmenler; kendilerine ait bir iradeleri yok; teoride onları seçen toplu iradeyi temsil ediyorlar.
Sonra ilçedeki o delegeler gidiyor il seçiminde il delegesini seçiyor. Yani delege delegeyi seçiyor.
İl delegesi de gidip genel başkanı ve genel merkezin karar organlarını seçiyor.
Yani delege olmak başlı başına bir güç. İster il delegesi olun ister genel merkez; gücün seviyesi büyüyor sadece.
Hiçbirimizin isimlerini bilmediğimiz bu gizli güç sahipleri her siyasi partide varlar. Ak Parti'nin genel merkez delegesinin de bir gücü var, MHP'ninkinin de, CHP'ninkinin de.
Sizce bu delegeler amatör, siyaseti vatan aşkıyla ve bir çıkar beklemeden yapan sıradan insanlar mı Ellerindeki sadece vicdanlarına ve kendilerini seçen iradenin tercihlerine göre mi kullanıyorlar
Hayal kurmayın.
Herhangi bir ekstra güç veya çıkarla bağlantısı olmayan tek bir parti kongre delegesi bulamazsınız.
Şimdi CHP'nin İstanbul kongre delegeleri ve genel merkez kongre delegeleri suçlanıyor. Onların çeşitli çıkarlar karşılığında oylarını belli bir kişiye (İstanbul'da Özgür Çelik, genel merkezde Özgür Özel) verdikleri söyleniyor.
Şaka mı bu Değil.
Sanırsınız Türkiye'de siyasi ahlak öyle yüksek bir seviyede ki, geriye kala kala bir ahlaksız CHP kalmış. Oysa maalesef ülkemizde siyaset yapmanın, siyasi parti olmanın kuralı bu. Sen benim sırtımı kaşı, ben seninkini kaşıyayım… Siyasal partilerimizin düzeni bu.
Meşhur laf vardır "Sosisin nasıl üretildiğini bilseniz ağzınıza sosis sürmezdiniz" diyen, siyasetin partilerin içinde nasıl yapıldığını bilseniz bir daha hiçbir seçimde oy kullanmaz, bütün partilere ve liderlerine saygınızı kaybederdiniz.
Şimdi CHP üzerinden konuşulan iddiaları konuşmayacağımız tek bir parti kongresi bile bulamazsınız Türkiye'de.
Bu bir kenara, siyasi partiler açısından bir "galat" haline gelmiş olan bu kurala dayanılarak CHP'nin İstanbul il örgütüne kayyum atanmasına, o kayyumun yanında 5 bin polisle il binasına girmesine içi cız etmeyecek tek kişi bile bulamazsınız bu ülkede.