Jet motorları fikrinin çok uzun bir tarihi var, bu tarihin tamamını bilmeye belki gerek yok ama şunu bilelim: Bugün uçaklarda, "jet ski"lerde, bazı başka deniz araçlarında kullandığımız "jet" özellikli motorlar İngiltere'de, İspanya'da, Almanya'da ve İtalya'da birbirine yakın zamanlarda çok sayıda tasarımcının aklına gelmiş bir şey.
İlginçtir, dünyanın ilk jet motorlu savaş uçağını ve daha sonra da bombardıman uçağını Almanya, 2. Dünya Savaşının sonlarında yapmayı başardı ve uçurdu. Ama artık savaşın sonu yaklaşmıştı, Almanya'nın bu motorları ve uçakları seri üretime sokacak ne gücü ne de zamanı vardı. Aslında bu uçaklar savaşın kaderini değiştirebilirdi.
2. Dünya Savaşı sonrası İngiltere'nin tasarımı olan jet motorlar devreye girdi, sonrası bildiğimiz tarih zaten. Bugün ticari uçaklardan savaş uçaklarına, helikopterlerden deniz araçlarına pek çok şeyde jet motorları ve jet teknolojisinin prensipleri uygulanıyor.
Türkiye iki gündür Kaan savaş uçaklarının motorları konusunu tartışıyor. Bunun sebebi Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın New York'ta gazetecilerle sohbet ederken yaptığı bir açıklama. Fidan, Amerika'dan Kaan savaş uçağı için talep ettiğimiz F-16 motorları için Kongre'den lisans onayı çıkmadığını söyledi.
Türkiye'de bu konularda ciddi bilgi eksikliği ve savunma sanayi konularında ciddi uzman gazeteci eksiği var. Bir de her şeyin aşırı siyasileştiği ortamda, bir jet motoru konusu iktidarla muhalefetin birbirine attığı goller arasında kolayca girebiliyor. Gol atma kaygısı artık kendini "muhalif" veya "yandaş" diye tanımlamaktan çekinmeyen gazetecilerde ve medya organlarında da "meşru" kabul edildiği için bu jet motoru konusu da bilgiden uzak bir propaganda savaşının konusuna kolayca dönüşüyor.
Gerçek şu: Türkiye belki 40 yıldır zaten F-16 uçaklarının motorlarını üretiyor; çünkü Ankara'daki meşhur Akıncı Üssü'nün bitişiğinde TAI'nin F-16 fabrikası var. Burada üretilen motorlar, ABD ile yapılan lisans anlaşması çerçevesinde üretildi.
Türkiye son 10 yılda aynı tesiste kendi tasarımı olan iki uçak üretti. Bunlardan birincisi HürJet'ti ve aslen bir askeri eğitim uçağı olarak tasarlanmıştı. İkinci uçak ise Kaan adını taşıyor, çok daha iddialı bir savaş uçağı projesi bu.
Kaan'ın ilk prototipleri tasarlanırken bu tasarım elde zaten bulunan F-16 motorlarıyla yapıldı; bir çift motor için ve prototipte kullanılmak üzere lisans anlaşması kolayca yapıldı. Bu uçak ticari olmayacağı için lisans almakta zorluk çekilmedi.
Ama orijinal plan, bu uçağa yerli bir jet motoru geliştirmekti. Türk mühendisler bu jet motorunu tasarlamaya başladı.
Aynı dönemde birbirine paralel başka gelişmeler de yaşanıyordu. Örneğin Türkiye Gökbey adıyla bir helikopter üretiyordu. Bu helikoptere de jet motor tasarlandı, üretildi. Başlangıçta Gökbey'lerde lisansı Amerika'dan alınmış mkotorlar vardı, artık fabrikadan çıkan Gökbey helikopterler yerli motorla çıkıyor, bu motorlarla uçuyor. Bu bir süreç meselesi.
Yine bir paralel gelişme, Baykar da Türkiye'nin ilk jet motorlu insansız hava aracı olan Kızılelma'yı tasarladı. Buna takılacak jet motoru için Ukrayna ile anlaşma yapıldı. Eldeki prototip Kızılelma'da Ukrayna'dan gelen motor takılı zaten ve bu İHA uçuyor.
Seri üretim için de Ukrayna ile ortaklık anlaşması yapıldı, Baykar gitti Ukraynalı dev motor şirketine ortak oldu. Ama Rusya bu fabrikayı yerle bir edince, Ukrayna ile ortak motor üretimi projesi çıkmaza girdi. Kızılelma bugün hala seri üretime başlayabilmiş değil; bu Türkiye'nin hava gücüne inanılmaz katkı verecek (çarpan etkisi yaratacak) İHA'lar için yerli motor geliştiriliyor ve çok ciddi ilerleme var. Baykar ayrıca İtalya'da satın aldığı havacılık şirketiyle de kendi jet motorunu geliştirecek.
Bir üçüncü paralel gelişme, Baykar'ın da stratejik ortağı olan Kale Savunma Grubu'nun Bandırma'da İngiliz RollsRoyce firmasıyla ortak fabrika kurma girişimiydi.
RollsRoyce, dünyanın önemli jet motor üreticilerinden biri. Hem ticari uçaklar için hem de savaş uçakları için motor yapıyor. Bu ortak girişimde amaç, önce bu firmanın lisansıyla üretime başlayıp zaman içinde lisansı tamamen Türkiye'ye ait ticari ve savaş uçağı motorları geliştirmekti. Bu anlaşma türlü çeşitli sebeplerle bir türlü hayata geçemedi. Onun öyküsü çok uzun.
İş döndü dolaştı TUSAŞ'ın (TAİ) mühendislerinin jet motoru geliştirmesine geldi ve aslında çok önemli gelişmeler de sağlandı.
Ancak yine paralel olarak siyaset alanında bir dizi tatsız durum yaşanmış, Türkiye ABD tarafından F-35 ortak üretim programından dışlanmıştı. Oysa, NATO bünyesinde ortak bir proje olarak başlayan ve Türkiye'nin ana katılımcılarından olduğu bu program, Türk Hava Kuvvetleri için stratejik önemdeydi. Hava kuvvetleri uzun yıllar öncesinden başlayarak bütün kuvvet planlamasını bu uçaklara göre yapmıştı. Hesaba göre 2020'lerden itibaren F-35'ler envantere girmeye başlayacak, bu arada eskiyen F-4'ler (Fantom) tamamen devreden çıkacak, zaman içinde F-16'lar da yerlerini F-35'lere bırakacaktı.
F-35'lerin gelmeyecek olması, hava kuvvetlerinde ciddi bir güç boşluğu doğmasına neden oldu, hatta tarihte ilk kez Yunanistan hava kuvvetlerinin Ege'de Türkiye'den daha üstün bir konuma gelmesi söz konusu oldu.
Türkiye kendi hava savunmasındaki bu stratejik deliği kapatmak için hızlı bir çabaya girişti; bir yandan Roketsan sayesinde bir dizi savunma ve hücum füzesi geliştirildi. (Bu arada bu füzelerin jet motorları da Türkiye'de yapılıyor, unutmayın.)
Bir yandan can havliyle Kaan savaş uçağı projesine kaynak aktarılmaya başlandı.
Bir yandan da hava kuvvetlerinin güç projeksiyonunda oluşacak dönemsel boşluğun kapatılması için yurt dışından uçak aranmaya başlandı.
Bu dönemde Türkiye Rusya'nın ürettiği Su-57'lerle bile flört etti ama Batıdan tamamen kopmamak adına bu flört lafta kaldı, bir yandan Avrupa'nın ortak üretimi olan Eurofighter uçakları için girişimler başladı. İngiltere'nin elinde bir miktar satılabilir durumda Eurofighter vardı, ama bunların satışı için Almanya'nın onayı gerekiyordu. Bu onayın artık çıktığı söyleniyor ama uçaklarla ilgili yeni bir gelişme henüz duyurulmuş değil.
Bu arada Türkiye ABD ile bir dönem çok gerilen ilişkisini yumuşatmaya girişti ve bu ülkeden de hem eldeki mevcut F-16'ları bir bölümünü modernize etmek için "kit" almak hem de yeni blok F-16'lar almak için pazarlıklar başladı. F-16 satışı ABD'de Kongre'nin itiraz etmemesine bağlı. Bu süreç uzun sürdü ama sonunda Amerikan Dışişleri Bakanlığı satışa izin verdiğini bildirdi, Amerikan Kongresi de süresi içinde bu satışa itiraz etmedi, F-16 kapısı açıldı. Fakat hala F-16'larla ilgili somut bir gelişme de yok.
F-35 programından dışlanan Türkiye kendi stratejik tercihini Kaan uçağından ve bu uçakla birlikte uçacak Kızılelma'lardan yana yaptı. Şimdilik bu stratejik tercihin değişmesi için bir sebep de yok.
Kaan uçaklarının 2028'den itibaren Türk Hava Kuvvetleri envanterine girmesi bekleniyor. İlk blok olarak teslim edilecek 10 Kaan uçağında F-16 motoru kullanılması, Kaan için geliştirilen TF 35000 isimli jet motorunun da 2030-32 yıllarından itibaren devreye girmesi planlandı.