Fethullah Gülen'in ölümünün anlamı

Fethullah Gülen'in öldüğü haberi geldiğinde hiç şaşırmadım. Yıllardır her gün gelebilir diye beklediğim bir haberdi. Daha bundan 30 yıl önce ağır hastaydı aslında. Uzun süre ihmal edilmiş şeker hastalığı metabolik sendroma dönüşmüştü. Kalp ve damar sisteminden böbreklerine, karaciğerinden cildine kadar her yeri bu hastalıktan etkileniyordu.

Bana şaşırtıcı gelen, birkaç kez yüz yüze de görüştüğüm, ilkokulu dışarıdan bitirmiş, resmi eğitim sisteminden değil medrese eğitiminden geçmiş bu kişinin bu denli güçlü bir örgütlenme kurabilmiş olmasıydı.

Çünkü onunkisi, evet din temelli olmakla birlikte tarih boyunca gördüğümüz başka hiçbir dini cemaate benzemeyen bir örgüttü.

Bugün FETÖ adını taşıyan (bir zamanlar 'Hizmet hareketi' veya 'cemaat' denirdi sadece) örgüt, bana soracak olursanız temelde bir uluslararası istihbarat örgütüydü. İstihbarattan elde ettiği gücü, hep para ve nüfuza çeviriyordu.

Türkiye'den çaldığı istihbaratı ABD'ye satıyor; Afrika'daki falanca ülkeden elde ettiğini diğer ülkeye veriyor ve her seferinde daha fazla para kazanmış, daha fazla güçlenmiş olarak çıkıyordu.

Ta ki 15 Temmuz'a kadar.

Türkiye'de kalkıştığı darbe, örgütün hayat damarını büyük ölçüde kesti. Örgüt artık Türkiye'den eskisi gibi istihbarat alamıyor; alamadığı için satamıyor da. Dolayısıyla CIA ve Alman Gizli Servisi başta istihbarat örgütleri için giderek değeri düşen, dolayısıyla güç de kaybeden bir yapı.

Türkiye'den kopmasının ve Türkiye'nin gücünün yettiği her dış ülkede ona düşman olmasının bir başka sonucu örgütün para kaynaklarının da insan kaynağının da son derece sınırlı hale gelmesi oldu. Türkiye pek çok ülkede bu örgütün hayat damarlarını kesmeyi başardı.

Paranın ve gücün azaldığı her yerde olan FETÖ'de de oldu, neredeyse tamamen sürgüne giden örgütte örgüt içi kavga başladı. Bu kavgaya bir de Fethullah Gülen'in kendisinin ölümcül hasta olması ve ölümünün her an beklenmesi eklenince iç kavgaya bir de taht kavgası eklendi.

Fethullah Gülen'in ölümü, içerideki kavgayı ve bölünmeyi hızlandıracaktır. Erzurum'un bir köyünden çıkıp sıfırdan bir örgüt kurmayı başaran bu adam, belli ki bir dönem dev boyutlara gelen örgütünü kendisinden sonra devam edecek hale getirememiş.

Buna bakarak şunu düşünüyorum: Belki o dev örgütü de zaten kuran vizyon onun vizyonu değildi.

Herhalde tarihte çok az kişinin Türkiye'ye bu denli büyük kötülüğü dokunmuştur.

Kötülüğü sadece 'Altın nesil' dediği onun örgütünün denetimindeki okullardan geçen ve din adı altında tuhaf bir şeye inanmaya başlamış yüzbinlerce gence yapmadı.

Devlet mekanizmasına sızmak konusundaki pervasızlığıyla bu örgüt emniyet ve adliye teşkilatından Türk Silahlı Kuvvetleri'ne, Dışişleri Bakanlığı'ndan Ticaret Bakanlığına, hatta Tarım Bakanlığına kadar devletin neredeyse bütün kurumlarına telafisi bir hayli zor zararlar verdi.

Darbe sonrası devletin kritik kurumlarından 100 bine yakın insan işten çıkarıldı. Bir anda devletten eksilen bunca insan, tarif edilmesi imkansız bir zorluk yarattı mecburen.