Ahlaksızlığın devlet eliyle teşviki

Türkiye'de yediden yetmişyediye kime sorsanız ülkemizde bir ahlaki bozulma olduğunu söyleyecektir.

Okumamışından üniversite profesörüne, siyasetçisinden gazetecisine, iş insanından manavdaki çırağına kadar herkes ahlaki bozulmadan şikayet eder ama ahlak da bozulmaya devam eder ülkemizde.

Bu yaman çelişkinin sebebine ilişkin ilginç bir mikro gözlem fırsatı var elimizde:

'Moral hazard' diye İngilizce bir kavram var, Türkçeye çevirmek kolay değil. Kabaca 'ahlaki bozulma tehlikesi' diyebilirim.

Bu kavram modern iktisatta çok kullanılır. Düzenleyici otoritenin, yani genellikle devletin kimi davranışlarının, koyduğu veya kaldırdığı kuralların toplumda ahlaki bir bozulmaya neden olması anlatılır bu kavramla.

Bu konuda Türkiye sürekli örnekler üreten bir ülke. Son örnek çok taze:

Ülkemizde bu yılın başından beri, yani ilk iki ayda toplam 146 bin 318 adet otomobil satıldı. Bu araçların neredeyse 45 bin tanesinin engelliler tarafından alındığını biliyor muydunuz

Dün denebilecek bir zamana kadar otomobil sahibi olmayan 45 bin engellinin koşa koşa gidip otomobil sahibi olması, bu arada yine düne kadar hastaneye gidip engelli raporu almaya gerek duymayan binlerce kişinin hastanelere koşması nedendir

Sorunun cevabı, Hazine ve Maliye Bakanlığı'nın ÖTV adlı vergiyle ilgili bir düzenlemesinde yatıyor.

Kurala göre, yüzde 90 ve üzerinde bedensel engelli olan vatandaşlarımız otomobil alacakları zaman, otomobilin vergiler dahil fiyatı 1 milyon 591 bin 200 lirayı ve motor hacmi 1,6 litreyi geçmedi sürece ÖTV'den muaflar.

Yine kurala göre yüzde 40 ile 89 arasında bedensel engelli olduğu raporla sabit olan vatandaşlarımız ise fiyat ve motor hacmi aynı kalmak üzere satın alacakları araçları ÖTV indirimiyle alabiliyorlar.

Bunlardan yüzde 90 ve üzeri engelli olanlar, doğal olarak araçları kendileri kullanamıyor, birinci derece akrabaları veya şoförleri araçları kullanabiliyor. Yüzde 40-89 arası engelli olanlar ise özel tertibatla araçları sadece kendileri kullanabiliyor. (Bu arada bir önemli detay: Aracın sadece otomatik vitesli olması bile 'özel tertibat' kabul ediliyor.)

Aslına bakacak olursanız kural yeni değil. Amacı da gayet soylu: Engelli vatandaşlarımız evlerine hapsolmasın, hayata karışabilsinler.

Peki kural yeni olmadığına göre neden bu yılın ilk iki ayında engelli vatandaşlarımız koşa koşa gelip otomobil aldılar

Bu sorunun cevabı, artan ÖTV muafiyet tavanında gizli. 31 Ocak'a kadar engelli araçları için ÖTV muafiyeti 1 milyon 4 bin liraya kadardı. O fiyata araç olmadığı için pek satış da olmuyordu. Ama yeni yılla birlikte bu muafiyet tavanı yeniden değerleme oranı kadar, yani yüzde 58,46 artıp 1 milyon 591 bin 200 liraya yükselince, birden bire bu fiyattan alınabilir çok sayıda otomobil seçeneği belirdi.

İşte hücumun sebebi bu. Çünkü, eğer engelli raporunuz varsa en üst limitteki bir aracı (yani fiyatı 1 milyon 591 bin lira olan aracı) 884 bin liraya satın alabiliyorsunuz.

Aynı otomobile sıradan vatandaşın ödediği para ile engelli vatandaşın ödediği para arasında iki kata yakın (yüzde 44,44) fark olabilmesi, işte iktisatta söylendiği haliyle tam bir 'moral hazard.'