Unutulan Bir Hesap: Sinan Ateş ve Bahadıroğlu Meselesi

Hepimizde ciddi bir hafıza sorunu var. Türkiye'de ne yaşanırsa yaşansın birkaç ay sonra gündem değişiyor, birkaç yıl sonra da sanki hiç olmamış gibi unutuluyor. Oysa bazı olaylar vardır ki, unuttukça tekrar eder. İşte Sinan Ateş'in Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı'ndan alınmasına giden süreç de bunlardan biridir.Hatırlayalım…AKP'nin televizyon ekranlarındaki en hararetli savunucularından Mücahit Birinci, rüşvet ve usulsüzlük iddialarıyla anıldı. Kovulmadan hemen önce istifa ederek partiden ayrıldı. Babası ise kamuoyunda "Yavuz Bahadıroğlu" mahlasıyla bilinen, asıl adı Niyazi Birinci olan yazardı. Tarihçi kılığında Atatürk düşmanlığıyla tanınan Bahadıroğlu, yıllarca Cumhuriyet'e ve kurucu kadroya hakaret etmeyi "fikri miras" gibi sürdürdü.Tam bu noktada Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş devreye girdi. Yavuz Bahadıroğlu'nun Atatürk'e yönelik çirkin sözlerine en sert tepkiyi verenlerden biri oldu. O dönem milliyetçi camiada yankı uyandıran bu tavır, Sinan Ateş'in karakterini ortaya koyuyordu. Fakat ne oldu İddialara göre, Erdoğan'ın torunlarının eğitiminde etkili bir rol üstlenen Bahadıroğlu, Sinan Ateş'i şikâyet etti. Ardından Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı'ndan alınma süreci başladı.Yani bir ülkücü lider, Atatürk'e sahip çıktığı için, bir "tarih düşmanı yazarın" yakınlıkları sayesinde görevden uzaklaştırıldı. Kamuoyunda günlerce konuşuldu, sonra üzeri örtüldü. Bugün neredeyse kimsenin hatırlamadığı bir vaka haline geldi.Buradan sormak gerekir:• Bir tarihî şahsiyetin torunlarının eğitimi üzerinden devlet kadrolarına nüfuz edenlerin sözü, neden bir dava adamının sözünden daha güçlü oldu• Sinan Ateş'in yalnız bırakılması ve cezalandırılması, aslında gelecekte yaşanacakların işareti değil miydi• Ülkücüler, Atatürk'e sahip çıkan bir başkanlarının böyle tasfiye edilmesini neden sorgulamadıUnutmayalım: Cesurların kıymeti bilinmediği yerde korkaklık yükselen değer olur. Bugün Sinan Ateş'in nasıl bir saldırının kurbanı olduğunu tartışıyorsak, o günlerde yaşanan bu tasfiyenin de hesabını sormadan hiçbir yere varamayız.Türkiye'nin en büyük zaafı hafızasızlıktır. Hatırlamayan toplumlar, aynı oyunu tekrar tekrar izler. O yüzden bu dosya kapanmamıştır. Ve kapanmamalıdır.