Özeleştiri yapmadıkça

Çok kötü yönetiliyoruz; ekonominin, yargının durumu ortada. Kimse yarınına güvenle bakamıyor. Gençler umutlarını, hayallerini kaybetmiş durumda. İmamoğlu'nun tutuklanmasında sokağa çıkan gençler aslında kendi gelecekleri için sokağa çıktılar. Yapılan saha araştırmaları bu gerçeği doğruladı.

Bu şartlar altında hiç bir iktidarın ayakta kalması mümkün değil. Hala anketlerde ikinci parti gözükmesi iktidarın denetiminde olan medya manipülasyonlarının sonucu. Öyle haberler yapılıyor ki, aç vatandaş zenginlik içinde yüzdüğüne, bir elinin yağda bir elinin balda olduğuna inandırılıyor.

Dış politikada, Kıbrıs'ta, Suriye'de duvara çarptık. Düne kadar sınırımızda terörist istemiyorduk, şimdi "YPG, Suriye'nin kontrolüne girdi" diyerek kendi kendimizi kandırıyoruz. PKK bizim kontrolümüze girdimi ki, YPG Suriye'nin kontrolüne girsin Hani liderimiz dünya lideriydi Üç tane Türk Cumhuriyetinin Güney Kıbrıs'ı tanımasına engel olamadık. Propaganda ile itibar olmaz, itibar adaletle, toplumsal sorunları çözmekle, ülkeyi iyi yönetmekle olur. Bunların hangisi var

Yarın seçim olsa muhalefetin seçimi açık ara kazanacağı kesin.

Peki Erdoğan neye güveniyor Öncelikle muhtemel rakiplerini yargı yoluyla tasfiye etmeye güveniyor, İmamoğlu bu tasfiyenin ilk ayağı. Bunun yolsuzlukla bir ilişkisi yok. Cumhuriyet tarihinde AKP iktidarları kadar yolsuzluğa kayıtsız kalan başka bir iktidar olmadı. Böyle bir duyarlılıkları olsaydı, 1725 Aralıkta Zarrab'ın önüne yatanlar, kutu kutu dövizle yakalananlar yüce divana gönderilirdi. Yunus Emre Vakfındaki soygunun üzerine gidilirdi.

Öyle olsaydı,Almanya'da ceza alan 'Deniz Feneri' davası kapatılmazdı. Öyle olsaydı, kendi bakanlığına dezenfektan satan bakan yargı önüne çıkarılırdı.