Ağabey diyor ki uyanmamız gerekmiyor mu

Bir ülkenin ayakta kalabilmesi için, öncelikle ahlâk ve maneviyata önem vermesi, arkasından da sanayileşmesi gerekir. Ahlâkı dejenere edilen milletlerin ayakta kalması son derece zordur. Hele hele ar ve hayâ damarları kurumuş veya kurutulmuş bir milletin payidar olması mümkün değildir.

Ayrıca sanayileşmesi başlamamış ülkelerde, üretim olmayacağı için, işsizlik zirve yapar, açlık ziyadeleşir, huzursuzluk tavan yapar.

Hemen belirtelim ki, lider olabilmek, sadece oy almakla mümkün olmaz, liderin beceri sahibi olması da gerekir. Her konuda malumat sahibi, öngörü sahibi olması gerekir. Bir başka ifade ile hem sosyolojiden, hem de ekonomiden anlaması gerekir.

Onun için merhum N. Erbakan sadece bir siyasetçi değildi. Aynı zamanda bir mühendis, bir sanayici ve bir vizyonerdi. Bugün herkesin 'yerli ve milli' diye ballandıra ballandıra övdüğü:

Aselsan,Havelsan,Tusaş,Roketsan,Otosan

Gibi kavramların temelini merhum Erbakan Hoca ve arkadaşları atarak, ağır sanayi hamlesini başlatmıştır. Milletin ayağa kalkması için, taklit eden değil, üreten Türkiye diye gayret gösteren bir zat-ı muhteremdi. Onun döneminde kurulup, işletmeye alınan ziyadesiyle şeker, kâğıt, çimento fabrikaları, talebesi olduğunu söyleyenlerce yok pahasına satılmış, böylece ülkede her konuda sıkıntılar baş göstermiştir.

Ayrıca kolbaşı olanlar haramdan uzak durmalı, her konuda helal olan alanları açabilecek bir iman anlayışına sahip olmalıdır. Bu sebeple merhum Erbakan, dönemi içinde: "Kumardan gelen haram parayı milletime hizmet olarak sunamam" diyerek tüm kumarhaneleri kapattırmıştır. Ama sonra gelenler tarafından, haram kazanç sağlayanların maalesef önü açılmıştır. Böylece ahlâk ve maneviyatımız bozulmuş, ahlâksızlık tavan yapmış, tüm milli ve manevi bağlarımız buharlaşmıştır.

Selâhaddîn-i Eyyûbî der ki: "Eğer savaş yapmadan bir milleti çökertmek istiyorsanız, genç kuşak arasında çıplaklığı ve zinayı sıradan hale getirin." İşte bugün, gidişatımızın doğru olmadığı endişesini taşıyoruz. Zira ahlâkın dip yaptığı ülkelerin ayakta kalabilmesi mümkün değildir, tarih bunun şahididir.

Yusuf Has Hâcib der ki:

"Helalin adı kaldı, gören yok

Haram kapışıldı, hâlâ doyan yok."

Bu ayırımı idrak edebilmek için, bilhassa yöneticilerin, kibirli olmaması gerekir. Çünkü: "Kibir aklın düşmanıdır. Kibirli insan hakikati göremez. Çünkü kendi gölgesinde kaybolmuştur." (Hz. Ali)
Eskiden ne güzeldi, kadınlar utanırdı, erkekler de kıskanırdı. Ama bugün kadınlar utanmıyor, çırılçıplak dolaşıyor, erkekler de bir nevi domuz gibi eşini kıskanmıyor.

Ömer Hayyâm da der ki: "Tahtlar sallanır, saraylar yıkılır, fakirlerin çığlığı gökte çınlar. Adalet yoksa ne kılıç, ne güç hakkı koruyamaz (ancak) haklıyı susturur." Che Guevara da, "Muhtaç bırakıp yardım etmek planlanmış cinayettir" demiştir, evet doğru söylemiştir. Zira bir ülkede açlık ziyadeleşirse, sofralardaki zeytin taneleri azaltılırsa, diğer taraftan israf tavan yaparsa, buna çare bulamayan idarecilerin sözleri inandırıcı olamaz.

Kul hakkı yiyerek irileşenlerin sonu daima hüsran olmuştur. Onun için Hz. Ali'ye sormuşlar: "Ya Ali, domuz eti yemekten daha haram olan var mıdır" Hz. Ali cevaben buyurmuş ki: "İnsan (kul) hakkını yemek, domuz eti yemekten bin kat daha haramdır."