Ülkemizde, maalesef yanlışlar hüküm sürmektedir. Onun için siyasetimiz de kirlenmiş durumdadır. Unutmamak gerekir ki, yanlışın hüküm sürdüğü bir ortamda, doğru insanlar hep geri saflarda kalır. Zira iyi ve dürüst insanın ahlâk ve adalet sınırları vardır. Ama dürüst olmayan ve ahlâksız olanların hiçbir sınırı yoktur.
Onun için hiç kimseye boyun eğmeyip, dik durursan sevilmezsin. Yalakalık yapmazsan, yine sevilmezsin. Doğruları dillendirmeye devam edersen de bugünkü ortamda asla sevilmezsin. Kişilerin menfaat ve çıkarlarına karşı çıkarsan da sevilmez, itilirsin. Önemli olan hiçbir beklentisi olmayan insan olmak ve böylece yaşamaktır. O zaman insan, hangi meşrepte olursa olsun, saygın olur ve alkışlanır.
Onun için; kötü niyetli insanların şerrinden, zalimlerin zulmünden, yalancıların dilinden, çıkarcıların hedefi olmaktan, ikiyüzlü riyakârlardan uzak durmak, selamet ve saadete ulaşmak için şarttır. Hemen belirtelim ki, en şerefsiz insan, kula kulluk eden, çıkarı uğruna yanlışı bile bile savunan insanlardır. Zira onlar dünyevileşmiş mankurtlardır. Manevi alanları çoraklaşmış kimselerdir. Bunların vicdan tamburasından ses çıkmaz.
Unutmamak gerekir ki, paranın, makamın kulu olan insanlardan ne arkadaş, ne partidaş, ne dost, ne de kardeş olur. Bu gibilerden uzak durmamak, bunlarla yarenlik yapmak, fıtrata aykırı hareket olur. Ama maalesef menfaat bahis konusu olduğunda, bu nasihatlerin kıymeti harbiyesi yoktur.
Malumdur ki, yanlışların hüküm sürdüğü bir ülkede, yüzsüz ve muhteris insanlara iltifat edilir. Onların da menfaat temini dışında bir düşüncesi yoktur. Onun için kula kul olur, maddiyatın önünde secdeye kapanır. Zira bunlarda vicdan yoktur, ahlâk yoktur, edep yoktur.
Bir genel kaide vardır ki;
· Birinin ahını alan, asla huzurlu olamaz.
· Kendini büyük gören, bir zaman olur ki hayat onu el açar hale getirir.
· Başkalarını devamlı yargılayan, bir gün gelir kendi de yargılanır.
Çünkü adalet ilahi bir terazidir, herkesin darasını alandır.
Siyasi, sosyal ve ekonomik haksızlıklara uğrayanların feryadını sultanlar, tiranlar duymasa bile, Allah bunların yaptığını görmekte ve duymaktadır. Yeter ki sabırlı ol, çünkü devran dönecek ve yapılan haksızlıkları Mevla'mız mutlaka gördüğü için kulun ahı yerde kalmayacaktır. Haksızlık yapanlara, milleti çalanlara bir gün sıra gelecektir.
Ama bazı insanların gözü kör, kulağı sağırdır. Doğruları haykırsan da onlara duyuramazsın. Zira gerçekleri görmemezlikten gelirler. Bu gibi insanların bazıları da maalesef nankördür. İşlerine gelmediği için hiçbir şeyi hissetmezler, ne kadar uğraşsan da onlar hak söze inanmazlar ve asla ikna da olmazlar. Körü körüne yollarına devam ederler, milleti de zarara sokarlar.
Bu gibiler ülkenin menfaatini asla düşünmez, sadece partidaşını, karındaşını, yandaşını düşünerek hareket etmeyi başarı sanırlar. Onun için ülkeler kalkınamıyor. Ayrıca ahlak dibe vuruyor, ar ve hayâ buharlaşıyor. Bütün bunlara rağmen, bu gibiler hâlâ alkışlanıyor.
Zira bu nevi ülkelerde yani yanlışların hüküm sürdüğü ülkelerde; tilkiler bey olur, çakallar paşa, ar ve hayâ buharlaşmış, kahpelik moda haline gelmiş, çalan çalana, soyan soyana.
Ülkede selametin sağlanması için üç şeyi asla unutmamak gerekir: Saygılı olmayı, sevgi ile dolu olmayı ve güvenilir olmayı. Çünkü saygının olmadığı yerde hakaret, sevginin olmadığı yerde nefret ve rezalet, güvenin bulunmadığı yerde de ihanet kol gezer.