Siyasilerin kahir ekseriyeti, milletini aldatmak için konuşur. Oysa Allah, "Emrolunduğun gibi dosdoğru ol"(Hûd/112) emrinden hemen sonra da, "Doğru söz söyleyin" (Ahzâb/70) buyurmuş, akabinde de, "Verilen sözü tutun" (Mâide/1) emri İlâhîsiyle inanan insanlara, yöneticilere, akademisyenlere, meslek erbabına, gazeteciye hülasa herkese talimatını vermiştir. Böylece aldatmayı cümleye yasaklamıştır.
Malum aldatan değer kaybına uğrar. Onun için denir ki; aldanmak ahmaklıktır, aldatmak ise alçaklıktır. Bu sebeple hiçbir konuda kişileri aldatmamak gerekir, aldanmamak da önem taşır. Oysa, bilhassa siyasetçiler, milleti aldatmak suretiyle siyasi rant temin etmektedir. Bu gibi insanlara itibar zulümdür. Allah zalimleri sevmez, yalan konuşanlara merhamet etmez.
Unutmamak gerekir ki; aldatmak ile iş gören, mihnet içinde can verir. Aldatan hüsran içinde yaşamaya çalışır, aldatmaya devam ederek tepetaklak olur. Ama müminler iyi niyetlidir. Nitekim Necip Fazıl bir beytinde der ki:
"Kolayca inanır, mümin safdildir
İnsan aldatanlar bizden değildir"
Çünkü aldatan, saman altından su yürütür. Yani çaya susuz götürür, susuz da geri getirir. Bu gibi insanlar aldatmayı marifet sayar. Maalesef aldatanın işi gücü dalaveredir. Asla göründüğü gibi değildir. Aldatanlar, haramiler gibi, doyumsuzdur.
"Ey haramîler! Helâl-haram demeden yiyin
Yakalayan yok, şimdilik firar edin
Lakin ölüm celbi ansızın gelecek
Hesabı mahkeme-i kübrada verin"
(Prof. Dr. Y. Özertürk)
Unutmamak gerekir ki, mümine zarar veren veya hile yapan, aldatan, doyumsuz davranan sahtekârdır, sözüne güvenilmez. Denir ki:
İnsanoğlu hilebazdır, kimse bilmez fendini,
Her kime iyilik edersen, sakla ondan kendini.
Hele hele aldatmada mahir olan siyasetçilerden uzak durmak, rahat nefeslenmek demektir. Aldatanların cemiyeti, zaman içinde ar ve hayâdan da uzaklaşır, böylece toplumda büyük sıkıntılar zuhur eder. Bi-edep olanlar görünüşte kazanır ancak bunların akıbeti hüsran ve perişanlıktır.
Namdar Rahmi Karatay der ki:
"Görmüyoruz sanmayın iç yüzünü işlerin
O doğru duruşların, o eğri gidişlerin"
Ülkenin meseleleriyle ilgilenenler, bunların yani aldatanların yaptığı işlere vakıftır. Millet, sırası gelince de hesap sorur. Aldatanı tanımak için onun gözüne bakmak yeterlidir. Zira onların gözü daima yaşlı olur, devamlı yakınır, durur. Onun için ağlar olan gözden, aldatanın sözünden uzak durmak gerekir. Çünkü gözyaşı, insanları aldatmaya yeterli bir araçtır.
Âşık Veysel der ki:
"Ne cinayet, ne hırsızlık, ne hapis
İşde hiyle, sözde yalan olmasa."
O zaman kurtla kuzu arkadaş olur. Bunu sağlamak için insanın 'Adil Düzen'e inanması gerekir. Yani insan ahlaklı ve namuslu olmalı, aldatmaktan ve aldatanlardan da uzak durmalıdır.
Çünkü:
Güzel huylu olanın can verirler sözüne
Çirkin huylu olanın kimse bakmaz yüzüne
Zira kötü olanın, aldatanın ağız kokusu son derece çirkindir. Bu gibilere ancak menfaatperestler katlanır. Unutmamak gerekir ki, deniz suyundan, domuz huyundan asla vazgeçmez.
Derler ki: "Yılan altın bir kafes içinde olmakla, tabiatı nasıl değişmezse, alçak (aldatan) ve fesat adam da ne kadar yüksek servete sahip olsa, alçaklık ve fenalıktan vazgeçmez."
Mevcî der ki:
"Eşeğe giydirsen nakışlı bir çul
At olmaz, huyunca zırlar demişler"
Zira keçi geberse de kuyruğunu indirmez, daima dik tutar. Aldatan da bütün malına sahip olsa da yine kanaat sahibi olmaz. Bunların, dünyada kalıcı oldukları zannıyla, iştihaları doyumsuzdur.