Toplumun büyük bir bölümü siyaseten mankurtlaştığı için, söylenen hak olsa da maalesef gaflet uykusundan hâlâ uyanamıyor. Onun için de yanlışlar alkışlanıyor, harama iltifat ediliyor, ülke de huzura kavuşamıyor.
Nitekim yöneticilerin büyük bir bölümü hilafı hakikat konuşmasına rağmen, hâlâ alkışlanıyor. Soyanlara da iltifat ediliyor. Siyasi, sosyal ve ekonomik çeteler ortalığı kasıp, kavuruyor. Ama maalesef millet bu gibilere itibar gösteriyor. Buna karşın 'Adil Düzen' diyenlerin de sözü dinlenmiyor. Çünkü haramdan beslenen ve böylece dünyevileşenler, siyasi kanaatlerini değiştiremiyor. 'Eski tas eski hamam' anlayışı hâlâ berdevamdır.
Yıllardan beri ülkede sadece soygunlar gelişiyor ve elan da devam ediyor. Siyasete dâhil olanların kahir ekseriyeti bu gidişten memnun… Zira kasaları dolarlarla doluyor. En pahalı arabalara binip, fink atıyor. Pahalı ve muhteşem villalarında ölmeyecek gibi davranış sergiliyor.
Siyasetten nemalanan mankurtlara dünya saltanatı hoş geliyor. Çocukları yurt dışında okuyor. Zira bunların para sıkıntısı yok, her vesileyle çalmaya, sömürmeye devam ettikleri için ekonomik sıkıntı çekmiyor. Buna mukabil emekli, işçi, küçük esnaf, zürra feryad ü figan içinde seslerini duyurmaya çalışıyor ama sağır sultanlara seslerini duyuramıyor. Zira gönüller mühürlü…
Yıllardan beri millet yalanla, dolanla uyutuluyor. Uyanıp ses çıkarmaya çalışanlar da tutuklanıp, cezaevlerine gönderilme endişesi yaşıyor. Çünkü tâgûtlara baş kaldıranlar, siyaseten giyotine gönderiliyor. Milletin kahır ekseriyeti maalesef efsunlanmış, onun için doğruları göremiyor.
Maalesef bu halden dolayı aklı erenler de konuşmaya, yazmaya çekiniyor. Zira ülkede adalet siyasallaşmış, hak, hukuk rafa kaldırılmış görüntüsü veriyor, yönlendirmelerle mahkemelerin karar verdiği şüphesi yaşanıyor. Bundan dolayı insanlarımız mutsuzdur. Siyasi derebeylere karşı da sesini çıkartamıyor. Bu halde de kanunsuz eylemler gündem konusu oluyor. Nitekim cahiller konuşuyor, âlimler susuyor. Hâlâ Müslüman'ım diyenler el etek öpmekten vazgeçmiyor. Çünkü bunların birçoğu da aynı sofradan nemalanıyor.
Bu gibiler harama, haram diyemiyor. Ahlâk dip yapmış diyemiyor. Ar, hayâ buharlaştı, soygunlar ziyadeleşti, bunlar yanlıştır diyemiyor. Ama kürsüden vazgeçenler, ancak o zaman dilleniyor. Menfaat gereği zulmedenler korunuyorsa, makam elde etmek için sus pus olunuyorsa, 'ben imanlı insanım' demenin hiçbir faydası yoktur.
Necip Fazıl der ki: "Kadın mezarlığa girerken başını kapıyor. Dışarı çıkarken açıyor. Ölüye karşı kapayıp, diriye karşı açmak, akıl almaz." Maalesef bugün, bu davranış biçimi ilgi görüyor. Çünkü maneviyat çoraklaştırıldı. Malum, kuru ağaçtan meyve alınmaz. Mehmet Akif'in dediği gibi:
"Allah'a dayan, sa'ye sarıl, hikmete râm ol,
Yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol."
Bu yol da 'Adil Düzen'i gerektirir. İşlenen fiillerin hem dünyevi hem de uhrevi kontrolü yapılmaz, nefse iltifat edilirse sonuç perişanlıktır. Çünkü bir ülkede yönetici olanlar çalıyorsa, hilafı hakikat konuşup toplumu aldatıyorsa, helali terk edip, haramın peşinde koşup duruyorsa, ülkede selamet ve saadeti beklemek boşunadır. Zira bellekler nasırlaşmıştır.