Malum klişeyi pek sık duyarız. "Savaşın kazananı, barışın kaybedeni yoktur!" Acaba tam olarak böyle midir Bazen kazanan taraf da, o derece ağır hasar alır ki, Pirus Zaferi gibi kaybetmekten beter olur!
Ukrayna savaşında 4. yıla girildi, ama bu süreci en az 21 yıl daha geriye götürmek gerekir Yani işlerin bu raddeye geleceği çeyrek asır önceden belli idi. Sovyetler Birliği 1991'de resmen dağıldıktan sonra, Batı Bloku beklediği fırsatı yakalamıştı. Artık tarihe karışan, NATO'nun eski rakibi Varşova Paktı'nın üyeleri, Baltıklardan başlamak suretiyle üçer-dörder partiler hâlinde Kuzey Atlantik Paktı'na alınmaya başladı. Bu duruma içerleyen ancak kolunu kanadını kıpırdatacak hâli olmayan Rusya'ya da, bir nevi sus payı olarak"BARIŞ İÇİN ORTAKLIK"adıyla, ikincil bir statü verir gibi yaptılar. Bu arada NATO yıllar içinde, eski Demirperde ülkeleriyle onuncu kez genişlemesini gerçekleştirdi ABD ve AB, Rusya'nın arka bahçesinde renkli devrimler peşinde koşmaktan vazgeçmeyince, Moskova sert gücünü çok net biçimde gösterdi. 2003 yılında Gürcistan'da sahnelenen"Gül Devrimine"şok bir reaksiyon gösterdi ve bu ülkeyi fiilen üç parçaya böldü. Halen Abhazya ve Güney Osetya ile birlikte, Gürcistan coğrafyasında üç ayrı siyasientitevar Ancak Batı Bloku durmadı. 2004 yılında bu defa Ukrayna'daTuruncu Devrimitezgâhladı. Rusya ileride buna çok daha ağır ve kalıcı bir tepki gösterecektir. Özetle 2014 yılında Kırım'ın işgal ve ilhakı bu maceranın en önemli safhalarından biridir Rusya herhâlde göstere göstere çevrelenmesine müsaade etmeyecekti. Nitekim beklenen oldu. Bundan üç sene evvel, Rusya Ukrayna savaşının fitilini ateşledi, ama bu noktaya gelmemek için, her türlü yoldan Batı'ya bütün uyarıları da yaptı. Gayet açıktır ki, Batı; Rusya'yı zayıflatıp zora sokmak için, barış değil savaştan yana tavır koydu. Netice olarak üç sene sonra gelinen noktada, Ukrayna topraklarının yaklaşık beşte biri Rus işgali altında. Milyonlarca Ukraynalı da ülkesini terk edip dışarıya kaçmak zorunda kaldı. Ve ülke çok büyük tahribata uğradı. Ukrayna bu savaşın yıkımını kırk elli yılda ancak giderebilir. O da millîgelirinin tamamını kendisine saklayabilirse Bakar mısınız, ABD Başkanı Trump hemen beş yüz milyar dolarlık faturayı sırtlarına yükledi bile! Bu faturada Avrupa'nın payı da bulunmuyor Amerika, Ukrayna'dan verdiğinin üç mislini istiyor.Velhasıl Ukrayna'nın işi çok zor Kendisini sözle arkalayan Avrupa'nın da durumu iç açıcı değil. ABD'nin hâlihazırda enerji alanında yaşlı kıtaya bindirdiği fatura, üç ila beş misli daha tuzlu!.. Ukrayna'ya destek politikasında fazlaca öne çıkan Polonya'nın, Trump Yönetimi tarafından gördüğü istiskal son derece ibretlik. Polonya Cumhurbaşkanı Andrzej Duda, tam bir buçuk saat kapıda bekletildikten sonra ancak on dakika Trump ile görüşebilmiş. Polonya Devlet Bakanı bu tuhaflığı tevil etmeye çalışırken şöyle bir kılıf uydurmuş:"Bir dostla saatlerce müzakere etmeye gerek yoktur. Doğrudan ve net konuşulur"Polonya Başbakanı Donald Tusk ise bakanı ile aynı kanaatte değil. Şöyle serzenişte bulunuyor:"Gülünecek bir şey yok. Ciddi olalım, çünkü durum gerçekten ciddileşiyor"Evet, durum çoktan ciddileşti bile. ABD çok kesin bir biçimde, Transatlantik güvenlik mimarisini temelinden sarstı ve bu durum Avrupa'yı dehşete düşürmüş vaziyette. Ukrayna Savaşını durdurmak için Rusya ile müzakere masasına otururken, Avrupa'yı rahatlıkla kenarda tutuyor!.. Hatta Ukrayna'nın kendisi bile masada yok. Ve fakat ABD-Rusya Ukrayna'nın geleceğini tartışıyor. Yükselen tepkiler üzerine, Washington günü geldiğinde AB'nin de masaya davet edileceğini açıkladı. Fakat bizatihi Ukrayna'nın ne olacağı hâlihazırda çok belirsiz. Trump tarafından
145