Türkiye'nin mümkün olan en kısa zaman içinde hâl yoluna koyması gereken meselelerin başında Suriye geliyor Ama Suriye'de işler öyle sanıldığı gibi hiç kolay değil. 13 yıllık birikimin sonucu oluşan çetrefil
Hiç şüphe yok ki, Suriye'de işlerin bu raddeye gelmesinin sebebi, o dönemde ABD'yi idare eden Barack Obama hükûmetinin ikircikli, edilgen ve ikiyüzlü politikalarıdır Türkiye uzun müddet, Amerika'dan gerçekçi bir adım atmasını ve Suriye probleminin çözümünde Türkiye ile iş birliğine girmesini bekledi. Ancak Amerikan cenahından bu adım hiç gelmedi!.. Hâl böyle olunca İran, olayların başlamasıyla birlikte çok rahat biçimde Suriye'ye müdahil olarak oradaki sosyal ve siyasi dengeleri fevkalade hızlı ve tehlikeli biçimde değiştirmeye başladı. Zaman içinde büyüyen karışıklık ve çatışmalar karşısında, İran ve Suriye rejiminin gücü yetersiz kalınca (Bir ara Esad rejiminin otoritesi ülkenin ancak yüzde 14'ünde geçerliydi), bu defa İran'ın telkinleriyle, Esad Rusya'yı davet etti. Ne enteresandır ki, ABD, Rusya'nın göz göre göre gelip Suriye'ye çöreklenmesine hiç ses çıkarmadı İsrail'in etrafında kendisini tehdit edecek büyüklükte bir devlet kalmaması hedefi (Siyonizm'in asıl hedefi), ABD'yi bu noktada hareketsiz daha doğrusu edilgen bırakıyordu. Tabiatıyla Rusya bundan çok ama çok yararlandı. ABD diğer taraftan Türkiye'yi güvenlik alanında sıkıntıya sokarak, kendi başına otonom politikalar izleyememesi için (Suriye'nin yüzde 74 oranındaki Sünni Müslüman nüfusunun Türkiye ile yakın ilişkiler içinde olması asla işine gelmez), bölücü terör kartını oynamaya devam etti. Yine çok dikkat çekici bir husustur ki, bu konuda ABD ile Rusya, örtülü bir mutabakat çerçevesinde, Fırat'ın doğusu ile batısı arasında bir hat çekip, yeni denge ve yapıların oluşmasına karşılıklı olarak razı oldu... ABD Fırat'ın doğusunda, PKK ile alenen iş birliğine girip orada bir terör garnizon devletçiği kurmak için Türkiye'yi doğrudan karşısına aldı. Buna mukabil Rusya ve İran da Fırat'ın batısında ve Suriye'nin geriye kalanında istediği gibi at koşturma imkânı buldu. ABD hem terör garnizon devletçiğini kurmak hem de Türkiye'yi Kuzey Suriye'de diğer terör örgütlerine karşı mücadele etmeye mecbur kalmasını temin etmek üzere ikiyüzlü politikasını sürdürdü. Bu arada Rusya ve İran, Suriye rejiminin hiçbir şekilde Türkiye ile uzlaşma yoluna gitmemesi için her türlü manevrayı sergilediTürkiye ne zaman Esad ile çözüm yolları için masaya oturmaya niyet etse, İran ve Rusya cenahından derhal bir açık veya örtülü müdahale sökün etti!.. Son günlerde Türkiye'nin çeşitli şehirlerinde Suriyeli sığınmacılara karşı tertiplenen tuzak ve saldırılar bu durumun en yeni ve en bariz örnekleridir. Kısacası, Suriye'de Arap Baharı denilen büyük felaketle başlayan gelişmelerin hiçbirinde Türkiye'nin dahli yoktu. Aksine Türkiye uzun müddet uğraşarak, Beşar Esad'ı gerekli reformları yapması ve ülkesinde iç barışı temin etmesi yolunda ikna etmeye ve bu hususta yardımcı ve destek olmaya çalıştı. Fakat ne yazık ki bir netice alamadı. Türkiye'nin Suriye politikasını kategorik olarak yanlış bulanlar ve bu konuda sürekli eleştiri yapanlar, meselenin bu tarafını genellikle görmezden geliyorlar. Evet, Türkiye'nin politikasında yanlışlıklar olabilir. Nitekim bu gerçekler ortada... Türkiye, Esad rejiminin gücünü, kalıcılığını, bağlantılarını ve muhtemel destekçileriyle, bu ülke üzerindeki emperyalist hesapları yeteri kadar dikkate almadığı içindir ki, bugünkü sonuçlarla yüz yüze geldi. Fakat mesele sadece,