Sizin Gibi Düşünmüyorum Ama

"Düşüncelerine katılmıyorum, ama düşüncelerinizi ifade hakkını sonuna kadar destekleyeceğim" vecizesi Voltaire'e atfedilir (Not: bazı kaynaklara göre vecize Voltaire ait değil).

Düşünce özgürlüğü önemlidir. Ama gözden kaçırılmaması gereken hususlar vardır:

İlk olarak bunlar, kişisel bir yorum mu, bilimsel bir yasa veya temel dini bir esas mıdır

Bu farkındalığa olmadan her değerlendirme yeni sorunlara kapı aralamaktadır. Düşünceler bilimsel bir yasa veya temel dini bir esasın açıklaması ise sorun teşkil etmemelidir. Ama kişisel bir yorumu "bilimsel bir yasainanç esası" olarak almak doğru değildir.

İkinci bir konuda "bilginin güvenliği" sorunudur Bilimsel bir araştırmada bile istatistiksel verilerde güven sınırları 95 veya 99 ihtimalle belirtilir. Yani bu sonuçlar 1-5 arasında yanlış da olabilir. Bu nedenle bilimsel araştırma sonuçları bile 100 doğru değildir, zamanla bazılarının yanlışlığı ortaya çıkartılır.

Güvenli bilgi için otoriteler, bilimsel ve kurumsal görüşler dikkate alınmalıdır.

Güvenilir bilgi

Yazılanlarınkonuşulanların bazılarını kaynak taraması yaparak irdelediğimde şunu görmekteyim: Bu insanların düşünceleri ya "ilmi literatüre" uymuyor ya da uçta köşede kalmış görüşlerden ibarettir. Bunların bir kısmı da "duyguların" dışa yansıtılmasıydı

Bir konunun "kurumsal ve ilmi görüşlerle" öğrenilmesi daha doğru bir yöntemdir Bir konuda bireysel görüş ile kurumsal görüşün farklı olduğuna çok sayıda örnek vermek mümkündür.

Bu tartışmalar din alanında biraz daha yoğundur. Din alanında Diyanet İşleri Başkanlığı'nın Din İşleri Yüksek Kurulu'nun sosyal hayatla ilgili fetvalarının (bk. https:kurul.diyanet.gov.tr) incelenmesini öneririm.

Bir konunun ilmi kaynaklarda değerlendirilmesi ile halk arasında yapılan değerlendirilmesi farklı olabilmektedir. Bilimsel yöntemle elde edilmiş doğru bilgiye güvenmeliyiz. Bilgi; anlayışımızı, olaylara bakışımızı değiştirecektir. Cehalet ile bağnazlık arasında doğrusal bir ilişki vardır...

Muhasebe

Bu tartışmaların "Düşüncelerin sorgulamaya fırsat veren bir milat olması" temennisindeyim. Elbette sırf düşüncelerin değil başka temel sorunların, ahlaki zeminin, maneviyat yaklaşımlarının da (dindarlık demiyorum) sorgulanması faydalı olacaktır.

Yarım doktor candan, yarım hoca dinden eder diye bir söz vardır. Yapılan araştırma ve uzmanların açıklamalarından "dini yaygınlaştırılması çalışmalarının istenilen sonucu vermediği" bulgusunu görmekteyiz. İran'da ateizmin arttığını söylenilmekte! Bu durum yanlış yöntem, muhasebe ve hedef eksikliği kaynaklıdır. Kamu gücü ile din tavsiyesi başka yan etkilere (ör. İran, Suudi Arabistan) neden olmaktadır. İnsanlar özgür tercihleri ile doğru olanı seçebilirlerse o zaman gittikleri yolun gerçek bir mensubu olurlar