Nasıl Başardılar

Hayat hikayeleri (biyografiler/ öz geçmiş) acı tatlı birçok yaşanmışlıklarla doludur. Elbette bu yaşantılardan çıkartılacak, ibret alınacak hususlar vardır. Gençlere başarılı olmak istiyorlarsa başarılı insanların hayatlarını incelemelerini tavsiye ederim. Bu yazıda başarılı 2 insanın başarısında önemli gördüğüm hususları sizlerle paylaşacağım.

Birkaç yıl önce üniversiteli gençlere "Hayatta Başarının Anahtarları" adlı bir kitabım çerçevesinde bir konuşma yapmıştım. Konuşmamı yapmak için konferans salonuna gittiğimde öğrenciler yerlerini almışlardı. Salon tamamen doluydu. Konuşmama -katılımcıları test etmek istediğim- bazı sorularla başladım:

İstek-talep

İlk sorum: "Başarılı olmak istiyor musunuz"

Bu sorudan sonra istekte olanların el kaldırmasını istedim. Salonun tamamına yakını ellerini kaldırdı…

İkinci olarak "sizlere dört isim soracağım, bu isimleri biliyorsanız lütfen ellerinizi kaldırın" dedim. Bu dört ismi katılımcı öğrencilere sordum: Sorduğum ilk ismi biliyorlardı ama diğer üçünü ismi bilmiyorlardı!

Üçüncü olarak salondaki gençlere "İlk sorduğum ve kendilerinin bildiği ismin özgeçmişini okuyan var mı" şeklinde bir soru yöneltim. Salonda el kaldıran sadece 2 kişiydi…

Bu gerçekten ilginç bir durumdu. Şöyle ki istek vardı ama talep yoktu. İstek ve talep farklıdır: Bir isteğin talebe dönüşmesi için alın teri (emek) ile desteklenmesi gerekir. Başarma isteğinin talebe dönüşmesi için emek, zaman, para vs gibi maliyetlere katlanılması gerekir.

Fırsatlar

Gençlere sorduğum ilk isim Nobel Ödülü kazanan Sayın Prof. Dr. Aziz Sancar'dı. Sayın Sancar'ın Mardin'in bir köyünden başlayan ve Nobel Ödülüne uzanan bir hayat çizgisi var. Sayın Sancar'ın özgeçmişine internetten ulaşmak mümkün. Hayat hikâyesini ve kendisi ile yapılan röportajları okuduğumuzda şu açıklamaları dikkat çekicidir:

''Ben buraya geldim başarılı oldum ama bana bu temeli veren Türkiye'deki eğitimdi. Türkiye beni hazırlamıştı. Buraya (ABD'yi kastediyor) geldiğimde araştırma yapabilecek düzeydeydim."

Bu açıklamadan yola çıkarak ülkemizde 20-22 milyon civarındaki öğrencilere veya 6 milyon üniversite öğrencisine eğitim kurumlarınızın, hocalarınızın kıymetini iyi bilmelerini; eğitim hayatını iyi değerlendirmelerini öneririm. Bu konuda yazdığım önceki yazıma bakılabilir.

Fırsatlar (Bulunduğunuz lise veya üniversitedeki bölüm diye de okuyun) öğrenciler verilen bir anahtardır. Bu anahtarı kullanıp kullanmama; onunla ne yapılmasına karar verme onların elindedir. Aynı yollardan geçip Nobel de alabilirsiniz iş kuyruklarında bekleyen biri de olabilirsiniz. (Not: Çevrenin acımasızlığının, yaşam şartlarının zorluklarının farkındayım).