Bir yaşam ustası (YU)/bilge insan ile bir Doktor (Dr) ile sohbet ederler. Sohbet çok bir derin konu üzerinedir:
YU: Kalıplar, insanlık tarihi boyunca birer sığınak olmuştur. Belirsizlik karşısında güven verir, karmaşık dünyayı anlaşılır kılar ve toplumsal uyumu sağlar. Ancak bu sığınak, aynı zamanda birer hapishaneye dönüşebilir. Gözlere inen bir perde misali, kalıplaşmış düşünceler (idelojiler, batıl inaçlar vs), insanın kendi gerçekliğine bakışını bulanıklaştırır, onu esir alır ve potansiyelini görünmez kılar.
Dr: Konuşmanızda "Gözlere inen bir perde" bir metafor ama bizim uğraştığımız bir gerçekliktir.
YU: Nasıl yani!
Dr: Genellikle yaşlanmaya bağlı ortaya çıkan katarakt, aynı zamanda "göze perde inmesi" şeklinde de tarif edilebilir.
YU: Tam olarak ne olur
Dr: Katarakt, göz merceğinin veya onu çevreleyen şeffaf zarın ışığın (zihne yeni ve farklı olan düşünce vs olarak dikkate alalım) geçişini engelleyecek şekilde bulanıklaşmasıdır. Tedavi edilmediğinde körlüğe neden olabilen katarakt bulanık, bulutlu veya çift görme, ışığa karşı hassasiyet ve geceleri görmede zorluk belirtileri ile karakterizedir.
Aklın kilitlenmesi
YU: Aslında metafor dediniz ama bu düşünce dünyasında bir gerçekliktir. Şöyle ki bu perde, genellikle farkında olmadan, erken yaşlarda örülmeye başlar. Aileden, çevreden, eğitim sisteminden ve medyadan edindiğimiz "doğrular", zamanla sorgulanmaz inançlara dönüşür. Başarılı olmak için zengin olmalısın," "bekarlık sultanlıktır" "mutluluk, evlilikle gelir," ya da "herkes aynı yolu izlemeli" gibi önermeler, zihnin kapılarını ardına kadar kapayan kilitler gibidir. Bu kilitler, yeni fikirlere, farklı deneyimlere ve alternatif yollara karşı direnç oluşturur. Perdenin ardında kalan gözler, sadece kendilerine gösterileni görür ve bu dar alan, tüm evrenleri sanmaya başlar. Tıpkı elini yüzüne kapayan biri gibidir.
Kalıpların esiri olmak, yaratıcılığın ve özgünlüğün ölümüdür. Bir sanatçı için fırçasının her darbesini önceden belirlenmiş kurallara göre atmak, bir bilim insanı için hipotezini mevcut teorilerin dışına çıkmadan oluşturmak, bir ruh için de kendi yolunu değil, başkalarının çizdiği yolu takip etmek demektir. Bu durumda, düşüncelerimiz bize ait olmaktan çıkar, adeta birer yankı haline gelir. Perde, dış dünyanın gürültüsünü filtreleyerek bize tanıdık ve rahatlatıcı bir ses verirken, aslında kendi sesimizi duymamızı engeller. Ne kadar çok bu perdeye sarılırsak, o kadar az kendimiz oluruz.
Çözüm
Dr: Anlattıklarınız gerçekten çok ilginç. Bizim göze inen perde ile ilgili yapacaklarımız var, sizin var mı