İşin aslı astarı tek bir sözcükte odaklanıyor:
Yönetemiyorlar.
İstedikleri oldu: Osmanlı'ya, "hasta adam" sürecine geri döndük. Saray görkem ve gösteriş, halk yoksulluk içinde. Ülke ekonomiden güvenliğe, spordan eğitime, sosyal güvencelerden adalete değin batağa saplanmış durumda.
Her alanda kavga, itiş kakış söz konusu.
Toplum huzursuz, mutsuz, yaşamdan zevk almıyor.
Dış politika, tümüyle sömürgen dünya egemenlerinin yönlendirmesine bağlı.
Yönetememezlik bunalımı derinleştikçe, Saray erkânında iktidarı yitirme ürküntüsü büyüyor.
Ürküntü büyüdükçe kendini muhalefetten, daha da önemlisi halkın olası tepkilerinden koruma içgüdüsü artıyor.
Korku ve ürküntü, yalnızlaşmaya; yalnızlaşma da gerçeklikten uzaklaşmaya, düşsel, sanal algılara yol açıyor.
Bu yüzden artık yönetemez olduklarının bilincinde değiller. "Milletin inancına, tarihine, kültürüne yönelik politikalara" karşı bir "Anadolu ihtilali" yaptıkları sanrısı içindeler.
Cumhuriyetin kuruluş sürecini "tek parti faşizmi" diye niteleyerek tüm muhalefeti düşman belliyor, onlara hukukçuların ifadesiyle "düşman hukuku" uygulamayı yeğliyorlar.
Kendi halkını ve insanını "düşman" görmeye başlamak, yönetemez olmanın kanıtıdır.
Öyleyse ivedilikle ülkeyi yönetebilir kılacak, halkın yanında kadrolara gereksinim vardır.
KILIÇDAROĞLU'NUN ÖLÇÜTLERİKemal Kılıçdaroğlu, CHP'nin cumhurbaşkanı adayı belirleme yöntemine, zamanına vb. karşı çıkıyor. Ancak, kendisinin geçmişte neler yaptığına hiç değinmiyor. Örneğin, partisinin yetkili organlarına hiç danışmadan Ekmeleddin İhsanoğlu'nu cumhurbaşkanı belirlerken hangi ölçütlere dayandığını...
Oysa Ekmeleddin İhsanoğlu'nun kim olduğunu bilmek istese, açar Uğur Mumcu'nun Rabıta kitabını, onun İslami İlimler Araştırma Vakfı kurucularından olduğunu öğrenirdi.
O vakfın kurucuları arasında Turgut Özal'ın kardeşi Korkut Özal vardı, şimdinin TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş vardı, eski AKP milletvekili Nevzat Yalçıntaş vardı, Emin Saraç vardı.