Devlet Bahçeli'nin, Recep Tayyip Erdoğan tutkusunu, doğum gününde ona gönderdiği onlarca kırmızı gülden biliyoruz. Erdoğan için dile getirdiği "Ayrılamazsın, bırakamazsın", "Sen yeni yüzyılın kurtarıcı liderisin" gibi sözler de tutkusunun bir başka kanıtıdır.
Son günlerde attığı adımlar boşuna değildir. Çünkü MHP, iktidar olanaklarından yararlanmak için Saray'a bağımlı ve muhtaçtır.
Bu uğurda, "terörist, kapatılmalı, bölücü" dediği DEM Parti'yi "Bu ülkenin partisidir" diye tanımlayabilmekte, "Halkların kardeşliği, birlik ve beraberlik için DEM'e el uzattım" diyebilmekte, Türkiye üzerine senaryolar üretenlerin kullanışlı görevlisi Öcalan'a çağrılar yapabilmektedir.
AKP'nin iktidara geldiği ilk yıllarda hazırladığı yasa taslakları, ardından "çözüm süreci" ile üniter yapıdan federatif yapıya geçiş tasarımları yeniden gündeme taşınmaktadır.
Böylece, Ortadoğu'da paylaşım savaşı sürerken Türkiye, Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) eşbaşkanı ve ortakları eliyle yeniden yapılandırılmaya çalışılıyor. "İsrail bize saldıracak" çığlıkları arasında ABD'nin bölge kurgusuna uygun bir temel atılıyor.
AKP'li TBMM başkanının "ulusal birlik ve bütünlüğü" tartışmaya açması bundandır.
Ulus devleti kuran CHP'nin iktidara gelme tehlikesi karşısında BOP eşbaşkanının yerini koruması, büyük planın en acil hedefidir.
Amaç, Meclis'te yeterli çoğunluğa ulaşılıp anayasa değiştirilerek, bir kez daha Saray'a seçilmesi için Erdoğan'ın yollarına kırmızı güller döşenmektedir.
Kurtuluşa, kuruluşa, kuruculara, insana, kediye, köpeğe, kuşa, kadına, çocuğa, bilime, özgür düşünceye, neşeye, adalete, onurluca yaşamaya, ulusal birliğe düşman bir kadronun reisi padişahlığını sürdürsün diye gelip varılan yer, ülkenin ve ulusun bölünmez bütünlüğünden de vazgeçmek olmuştur.
Türkiye'nin çektiği acı, ezinç, elem çekilebilir, sürdürülebilir olmaktan çıkmıştır.
OLİGARŞİTarih, Haziran 2003. Recep Tayyip Erdoğan, dört aylık başbakan. Akşam gazetesine geniş bir söyleşi veriyor.
Söyleşide bir demokrat, bir demokrat: "Türkiye'de demokrasini sürecini başlatmak istiyoruz" diyor ve ekliyor:
"Demokrat bir yapı var mı Yok. Geçmişe dönecek olursak, 'çoğunluğun azınlığa egemenliği' diye bakıyorduk demokrasiye, ama tanım değişti. Tek kişi bile olsa onun haklarını korumanın demokrasinin gereği olduğu ortaya çıktı. Biz de bu değişen tanıma göre değişmeliyiz."