Sivil Sıkıyönetim

Bu ülke çok sıkıyönetim gördü, ancak sivil sıkıyönetimi ilk kez yaşıyor. Gözaltı odaları, cezaevleri tıklım tıklım dolu.

Gözüne kestirdiklerini içeri atıyorlar. Büyük büyük iddialar ortalıkta uçuşuyor: Basına yansıyan haberlere bakılırsa; somut kanıt, olgu, tanık derseniz, şimdiye değin miş-muş dışında görünen, gerçekliğe dayanan kesin bir bilgi yok.

Karmaşık ilişkiler diyorlar, tutmuyor. Örgüt diyorlar, uyuşmuyor. Terör diyorlar, bir şey çıkmıyor.

Sıra geldi casusluğa! Yıllardır, dünya sömürgenlerine karşı duruşu ile tanıdığımız, yurtsever gazeteci Merdan Yanardağ casusmuş!

CHP ilçe başkanlığı, ilçe belediye başkanlığı, büyükşehir belediye başkanlığı yapmış, cumhurbaşkanlığına aday olmuş Ekrem İmamoğlu casusmuş!

Uydurmacılığın doruğundalar artık.

Sanatçısından gazetecisine, sokakta dert yanan yurttaştan hak arayan sendikacısına değin tüm muhaliflerin gırtlağına basıyorlar ki sussunlar...

Sıkıyönetimlerde sıkı can iyidir, kolay çıkmaz, boyun eğmez, kabullenmez.

Yönetimi sıkılaştıransa mutlaka unutulur gider, canlar kalır.

BİNLERCE YILLIK TÜRKEYİ TARTIŞANLARA

Bugün Harf Devrimimizin 97. yıldönümü. "Bir gün kalktık, cahil kaldık" diyen gerici takım, okuyamadığından bilmez: Türkler, Müslümanlığı benimsemeden önce yaklaşık 5 yüzyıl dokuz ayrı yazı kullanırlar. Bunlar arasında, Köktürk, Uygur, Sogud, Mani Brahmi, Tibet, in, Moğol, Nasturi yazıları var.

8. yüzyıldan başlayarak Türkler Müslümanlıkla birlikte Arap yazısının etkisi altına girerler. Arap dili, Müslümanlıkla birlikte Kuzey Afrika, Mısır ve Suriye'deki birçok dili yok eder. Halklar da Araplaşır. Bu yazının Türk diline uygun olup olmadığına pek bakılmaz, çünkü din kaygısı egemen olur. Arap alfabesi, Türkçenin de sesini ve dilini boğar, Türkçe çölleşir.

Aslında Türkçe, Latin harflerine yabancı değil.

1727'de, 3. Ahmet döneminde kurulan Osmanlı'daki ilk basımevinde Latin harfleriyle ilk kitap basılır. Bu gelişme İbrahim Müteferrika tarafından Latin harflerinin Türkçeye ilk uygulanışıdır.

Şinasi, Namık Kemal, Ali Suavi de Arap alfabesinin zorluğundan yakınan Osmanlı aydınları arasındadır. Dahası, istibdatçı zorba 2. Abdülhamit