Saray'ın Kayyumu Olmak!

Sattılar savdılar, perişan ettikleri ülke ekonomisine para bulabilmek için halen satmaya da devam ediyorlar. Kapattılar, çürüttüler, işlevsiz hale getirdiler.

Atatürk devriminden kalan tüm kurumların hali ortada. Geriye bir tek partisi kaldı.

"Yeni Türkiye Yüzyılı" dedikleri Saray istibdadını kurumsallaştırma, sömürgenlerin yeni dünya düzeninin Türkiye'ye öngördüğü Büyük Ortadoğu Projesi'ne uygun bir devlet yapılanmasına varma çabasını başarıya ulaştırmak için altın vuruş yaptıklarını sanıyorlar.

CHP'yi de aşarlarsa işbirlikçi tasarımları ile birlikte devleti ve dolayısıyla demokrasinin rafa kaldırıldığı bir düzene kavuşacaklar. Egemenlerin dümen suyunda astığım astık, kestiğim kestik bir düzeni oturtacaklar.

Dünya sömürgenleri, daha önce böyle bir tasarıyı, 12 Eylül generallerinden başlayarak son yarım yüzyıl boyunca ayrımsız iktidara gelmiş bütün partiler tarafından sırtı sıvazlanan, AKP döneminde de iktidar ortaklığına getirilen Fethullahçı casusluk örgütü eliyle yaşama geçirmek istediler. Ancak tutturamadılar.

Şimdi iktisaden ve siyaseten tam bağımlı kıldıkları AKP-MHP bağlaşıklığı üzerinden aynı oyuna başvuruyorlar.

Burada ana aktör Saray ve ortağıdır. Dublör olarak da CHP'ye sinsice sızdırdıkları, yetmez ama evet kırıntılarını, ellerine her fırsat geçtiğinde Atatürk, Cumhuriyet ve CHP'nin ilkelerini yozlaştırmayı amaç bilen kadroları kullanıyorlar.

Örnek, CHP'ye "kara çarşaf açılımı" yaptıran Gürsel Tekin'dir. İstanbul il kurultayı ile ilgili davayı açtırdıkları kadın üye de adeta bir bilmecedir. Bugüne değin hiçbir siyasi etkinlikte adı duyulmamıştır. Yalnızca, son kurultayda; CHP'ye Kemal Kılıçdaroğlu döneminde alınan, 2. cumhuriyet anlayışına yakın 10 Aralık hareketinden Oğuz Kaan Salıcı'nın önderlik ettiği listeden PM'ye aday olduğu biliniyor.

İktidarın neredeyse dünyayı CHP'nin başına yıktığı, partili belediye başkanlarıyla üyelerini cezaevlerine tıktığı bir süreçte derin sessizliğe bürünen Kemal Kılıçdaroğlu'nun, Hikmet etin'in dediği gibi CHP'ye "genel başkan" olmayı, daha doğrusu "Saray'ın CHP kayyumu" atanmayı umduğu artık gün gibi ortada.

15 Eylül'de, kendisinin büyük bir iştahla beklediğini sandığımız bu isteği yerine getirilip -Ankara 3. Asliye Mahkemesi'nin İstanbul il başkanlığı için kayyumu kabul etmeyen kararına rağmen- kayyum atanırsa ondan sonra neler olacağını hep birlikte izleyeceğiz. Ancak Saray kayyumu olarak "CHP'yi temize çıkarmak gibi" bir dayanağa yaslanacağını, yakında açıklanacak iddianameleri de kanıt olarak kullanacağını şimdiden kestirmek olası.