Şekspir'in Hamlet'indeki ünlü "ürümüş bir şeyler var Danimarka Krallığı'nda" repliğini alıp bugüne getirin Türkiye'nin başına koyun, cuk oturur.
Ankara'daki gazetecilerin, Saray ve çevresinde dönüp dolananları öğrenmeleri için kulaklarının Midas'ınki gibi uzun olmasına hiç de gerek yok. Haber ve fısıltılar gelip onları buluyor zaten:
Duyulanlara bakılırsa, AKP içinde klikleşmeler, hizipleşmelerle birlikte adeta nefretleşmeler de arttı.
Saray'ın ömür boyu koltukta kalma tutku ve ısrarı biliniyor. Ancak ondan bir sonrası için daha şimdiden yapılan hesaplar üzerinden gerçekleşen kavgalar artık üstü örtülmeyecek duruma geldi.
Bir zamanların Saray gözdelerinden, reisin propaganda bakanı gibi davranan Fahrettin Altun'un İletişim Başkanlığı'ndan apar topar alınıp etkisiz bir göreve sürgün edilmesi örneğin.
Kendisini reisliğe hazırladığı bilinen Hakan Fidan'a karşı taht için ısınma hareketlerine başlayan Bilal Erdoğan'ın, ilk denemesini Bursa valisinin makamına oturarak gerçekleştirmesi örneğin.
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya'nın, Emniyet müdürleri kararnamesi nedeniyle kendisini MHP genel başkanına şikâyet eden selefi Süleyman Soylu için "kifayetsiz muhteris" nitelemeli ileti atması örneğin.
Eski AKP milletvekili Şamil Tayyar ile pazar vaazları aracılığıyla yeni rejime yön vermekte olan Saray başdanışmanı Mehmet Uçum arasında süren ağız dalaşı örneğin.
Yaklaşık 2.3 milyonluk Togg'dan vazgeçip 32.5 milyonluk Mercedes'i makam aracı yapan Aile Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş'ın yeni arabasının altından alınması örneğin.
Yandaş medyanın gözbebeği radyo ve televizyonların sahiplerine "suç örgütü kurmak, kaçakçılık, dolandırıcılık, karapara aklama" gerekçeleriyle soruşturma açılması örneğin. Eski sahiplerinden devralınması sırasında AKP kadrolarının doğrudan devreye girdiği bilinmesine rağmen üstelik.