Demokrat Olmayan Demokrasiyi Onaramaz

Emperyalist küreselleşmenin azgınlaşması, kamusal alanın ve hakların daraltılarak sermayeye öncelik verilmesi, kimlik siyasetine dönülmesi, yurdumuzda ve dünyada, yaşama siyasal ve toplumsal öğretiler ve düşünce üzerinden bakmaktan uzaklaşılmasına, demokratik bilincin de giderek zayıflamasına yol açtı. Merkez sağ partiler gericiliğe ve ırkçılığa doğru evrildiler. Merkez sol, sosyal demokrat, hatta sosyalist partiler de sağa yanaştılar. Demokrasinin zedelendiği darbe, Demokrat Parti ve son 20 yıllık AKP iktidarı dönemlerini çıkarırsak yaklaşık 50 yıllık bir demokratik geleneğe sahip Türkiye'de dikkat çekici bir geriye gidiş izleniyor. Geçmişte kimi Adalet Partisi (AP) ve CHP iktidarlarını, kongrelerini, kurultaylarını yaşamış bir gazeteci olarak dün ile bugün arasındaki ayrımı çok daha nesnel karşılaştırabiliyoruz. Öncelikle, siyasi kadroların yetişme, belirlenme ve seçilmelerindeki demokratik ciddiyet, işleyiş ve yeterliliğin yitirildiği söylenebilir. Partilerin kendi iç örgütlerinde emek verip pişerek ya da devlet kadroları ile kendi alanlarında üstün yararlılık göstererek siyasete kabul edilme ya da kendini kabul ettirme düzenekleri artık hemen hemen hiç işlemiyor. Parti içi demokrasi deseniz hak getire. Bunun sonucu, genel politikadan il yöneticilerine, belediye başkanlarından milletvekillerine her alanda tek belirleyici bir başkancılık ortaya çıktı. Sağdan sola tüm siyasi hareketlerde karizmatik olsun, olmasın tek lidere kayıtsız koşulsuz bağlılık söz konusu artık. Geçmişte partilerde düşünce temelinde kimi gruplar yarışır ve bu hareketlilik siyasi yaşamı denetlenir kılardı. AP'de Ferruh Bozbeyli hareketini, Kamran İnan hareketini anımsayabiliriz. CHP'de de İsmet Paşa döneminde "göbekçiler"e karşı "ortanın solcuları", Bülent Ecevit döneminde genel merkeze karşı "sol kanat" partiye taze kan katmıştı. Parti kurultayları, epeydir olduğu gibi, gündem "Genel başkanın açış konuşması", "Genel başkanının hazırladığı liste üzerinden seçime gidiş", "Genel başkanın kapanış konuşması"ndan oluşmuyordu. Delegeler genel başkanları ve yöneticilerini kürsüde çatır çatır eleştirebiliyorlardı.