Saray danışmanı Mehmet Uçum demiş ki:
"Başkomutan Cumhurbaşkanı Erdoğan başta olmak üzere Türk Silahlı Kuvvetleri'nin tüm mensupları hiç tartışmasız kurucu liderimiz Atatürk'ün takipçisidir. Bu konu tartışmaya açılamaz."
Başkomutanlık, hele de Atatürk gibi bir başkomutanlık öyle "Ben oldum" diyerek varılacak bir nokta değildir.
İşbirlikçi halife-sultana baş kaldıracaksın, emperyalizme savaş açıp onları alt edeceksin. Laikdemokratik Cumhuriyeti kuracaksın, başta hukuk devrimi olmak üzere tüm uygarlık adımlarını bir bir atacaksın.
Kibirden, diktatörlükten uzak duracaksın, meclisle, anayasayla, kurumlarla, kurallarla, halkla birlikte çağdaş bir devlet oluşturacaksın.
Çetin meydan savaşları başta olmak üzere, üstlendiğin ağır sorumluluklarda kendini kanıtlamış, yaşamda kavrulmuş olacaksın.
İyi yetişmişliğin, tarihsel ve kültürel derinliğin olacak ki yurt ve dünyadaki gelişmeleri geniş bir ufukla değerlendirebilesin.
"Bağımsızlık benim karakterimdir" diyebilecek bir ilkesellik ve özgüvenle donatılmış olacaksın.
Zalim değil, halk önderliğinin gereği iyi insan olacaksın.
O yüzdendir ki 100 yılı aşkındır bu ulusun yüreğinden, bilincinden ve gönlünden Atatürk silinmedi, silinemiyor.
Gerçek takipçisi, izcisi milyonlar, onun devrimlerine karşı gerçekleşen tüm karşıdevrim ataklarına karşı direnç gösteriyorlar.
Atatürk simgesi, başa geçip saraylarda oturup halka hükmetmenin başka, kurtarıcı-kurucu-atılımcı-devrimci halk önderi olmanın başka olduğunun en belirgin kanıtıdır.
Atatürk tartışmaya açılamaz. Açmaya kalkanlar, er ya da geç yanılgılarının kurbanı olurlar.
İMRALİ'NIN TEHDİDİ VE ULUSAL BİRLİKSaraycıların adaleti böyle bir şey:
Herkes içeri, İmralı'daki dışarı. Yeğeninin dediğine bakılırsa İmralı'daki Türkiye'ye parmak sallıyor. "Beni serbest bırakıp benimle uzlaşmazsanız 50 Gazze ile karşılaşırsınız" demeye getiriyor.
Gazze'den kastı ne
Saraycıların yakın dostu Hamasçıların yaktığı ateş sonrası ABD'nin taşeronu İsrail'in bölge halklarını kana bulaması.