Anayasaya, Medeni Kanun'a ve kadınların kazanılmış haklarına göz diken Diyanet'in Cuma hutbesinde yer verdiği Allah'ın koyduğu miras ölçüsünü değiştirmenin ilahi adalete aykırı olduğu sözleri tartışılmaya devam ediyor.
İlahiyat Profesörü Şahin Filiz ile bu konu hakkındaki konuşmamızı dün bu köşeye taşımış, bugün devam edeceğimizi belirtmiştim.
Prof. Filiz, meselenin meşrulaştırıcı yönüne dikkat çekiyor bugün. Bakın neler söylüyor:
"Kur'an'daki paylaşım oranını mutlak ve tartışılamaz 'ilahi adalet' olarak sunmak, modern hukuk sistemlerinin getirdiği 'eşit paylaşım' ilkesini dolaylı olarak eleştirmektir. 'Allah'ın takdir ettiği hakka razı olmamanın' da kul hakkı olduğunu söylemek, kadınların eşitlik taleplerini dini bir itaatsizlik olarak konumlandırmakta ve mevcut eşitsizliği meşrulaştırmaktadır."
Diyanet'in siyasal İslam'ın etkisiyle, Türk kadınına İslam öncesi Cahiliye'nin simülasyonunu "kul hakkı", "hakkaniyet", "adalet" gibi evrensel kavramlarla İslam'ın emri gibi sunduğunu belirten Şahin Filiz, sözlerini şöyle sürdürüyor: "Miras eğer hak ise, o dönemin koşullarına göre sırf örnek olsun diye verilen paylaşım ölçüleri, bu hakkın önüne geçemez. Burada, 'Şeriat İslam'dır' demenin bir başka örneğini görüyoruz. Oysa kastedilen şeriat ile İslam çok farklıdır. İslam dini, maneviyatı, hakkaniyeti, adaleti, ahlakı, dürüstlüğe, erdemli yaşamayı ve doğruluğu esas alır. Hukuki yorumlar ve fetvalar, bu esasların önüne geçemez. Kadının erkeğin hissesinin yarısı kadar alacağını belirtmek, mirasın erkek ve kadın ayrımı yapılmadan tartışılmaz bir hak olduğu gerçeğinden daha önemli değildir."
KRALLAR GİBİ PARA HARCIYOR
Şahin Filiz'in eleştirileri bununla kalmıyor. Özellikle, Diyanet'in hac ziyaretinde ütücü, çamaşırcı, aşçı olmak üzere onlarca ekiple krallar gibi para harcadığı, hayır paralarının eskortlarla deve yapıldığı iddialarını hatırlatıyor, "Bunlar ortada dururken, bir önceki iki hutbede daha çok kadınları baskılamaya dönük çarpık yorumlar yapmışken, bu son hutbede hepimiz yanılttı ve asıl vermek istediği mesajın, kadınlara tanınan miras hakkı değil, erkeğe göre daha azına katlanmaya itiraz etmelerini önleyici tedbir sadedinde verildiğini görüyoruz. Düşen mirastan mahrum olmakla erkeğe göre daha azını almak arasında miktar farkı değil, insanlık, adalet ve çağdaşlık farkı vardır. Cumhuriyetimizin çağdaş kazanımları kuşkusuz en çok Türk kadınlarında hayat bulmuştur. Miras da Türk Medeni Hukuku'nda bu kazanımlardan biri olarak tescil edilmiştir. Diploma sahteciliği, giderek çekilmez hale gelen hayat pahalılığı, çözüm süreci oyunuyla şımartılan etnikçi bölücü terör örgütünün şımarıklığı, Türk yargısını tartışılır hale getirecek iddialar, başta Diyanet olmak üzere tepeden tırnağa lüks ve şatafatlarla hiçe sayılan tasarruf tedbirlerinin dönüp dolaşıp halkın sırtına yüklenmesi... Daha nice 'kul hakları' varken, Diyanet, simülatif cahiliye kafasıyla Türk kadınının haklarını tartışmaya açmayı zannınca dindarlığın gereği gibi göstermeye çalışmaktadır" diyor.