Annesi, Nesrin Topkapı'yı alıp Sıkıyönetim Komutanı'nın evine neden gitti
1980-1981 yılbaşı...
İşsiz ve yalnız bir şekilde evde oturup, veresiye aldığı şarabı içiyordu.
Derken tam gece yarısı olduğunda TV'de kendini gördü.
Şaşırdı.
Beklemiyordu.
1979'daki o siyah beyaz çekimdi.
O yıl neden gösterilmemişti, bilmiyordu.
Bir yıl sonra habersizce yayınlanan bu televizyon programını izlerken tesadüfen gördüğü kendisini sürekli eleştiriyordu ki, telefonu çalmaya başladı.
Hatta hiç durmuyordu.
Gece 00.00.
Tanıdıklar değildi sadece arayanlar, iş teklifleri, hem de inanılmaz rakamlara...
"Sen şöylesin, böylesin, ben hep demiyor muydum"lar, "Baaak, lafıma geldin"ler, "Evde misin Hemen geliyorum"lar, ballar, kaymaklar...
İzmir'de bir iş teklifi... Normalde 100 lira alıyorsa, gecede 30 bin lira öneriliyordu.
Teklifi sevinçle kabul etti.
Sonraki gün yine telefon çaldı. Ev kalabalıktı.
Hızlı ve net konuşan kişi Fahri Bey'di: "Taksim Maksim'e başlıyorsun haftaya" dedi.
Evdekiler de "Bekle, başlıyoruz, diye seni aylarca bekletip aramadılar bile" diyorlardı.
Gerisini Nesrin Topkapı'dan dinleyelim:
"Fahri Bey'e, 'Yıllardır mekânınızda çalıştım. Sağ olun. Bir kez olsun zam istemedim (Bir şey istemenin bedeli korkutur beni). Ancak 40 bin lira teklif eden solistimize 'evet' dedim' deyince, Fahri Bey, 'Ben olanları biliyorum. O İzmir'i de kapatırım. Tepemi attırmasınlar! Ücretini 30 bin lira yapıyorum' dedi. Rahmetler olsun..."
Sait Halim Paşa Yalısı'nda bir gösteri sırasında (Fotoğrafı çeken Göksenin İleri)
KONSERVATUARA ALINMADI: ŞAŞISIN VE BOYNUN YAMUK!
Hepimiz anlatırız değil mi
Eskiden yeni yıl TRT'den Nesrin Topkapı'nın büyüleyici dansıyla gelirdi evlerimize.
Türkiye'nin en iyi oryantal dansçısı kim deseniz, herhalde biz ve anne-babalarımız Nesrin Topkapı'yı başa yazarız.
1951 yılının 4 Şubat'ında karlı bir günde, tiyatro sanatçısı anne ve babanın evladı olarak ışıltılı bir dünyaya doğdu Nesrin Topkapı. Beyoğlu'nda Süslü Saksı Sokak'ta başlayan ve mesleğinde zirveye çıktığı, zaman zaman takılıp sendelediği hayatını 'Nesrin Topkapı: Otobiyografi' kitabında kaleme aldı.
Kitapta birbirinden ilginç anılar, fondaysa Türkiye'nin eğlence hayatının önemli bir bölümü var.
Nesrin'in dans hevesi çocukluk yıllarında başlıyor. Babası, her türlü masrafı göze alıp onu Ankara'ya seçmelere götürüyor. Çünkü o yıllarda konservatuvar bir tek Ankara'da var. Gerisini Nesrin Topkapı'dan dinleyelim: "Sınavda bale kıyafetim yoktu, eski kıyafetim üzerime olmuyordu. Fanila ve çorapla dans ettim. Bir hanım piyano çaldı ve vals yapmam istendi. Ardından beni yüksek bir yere çıkarttılar ve yere bir beyaz kâğıt koyup ayağımın çevresini çizdiler. Sonra beni yere indirip bacağımı dümdüz öne, yana ve arkaya açıp geri yerine koymamı istediler. Sınav bu üç aşamadan ibaretti. Valste ritim duygumun, yaylanışımın ve yukarı doğru yükselişimin iyi olduğuna eminim. Bacağımı kaldırışım belki yanlıştı, bilmiyorum. Ayak şekli çiziminin neden yapıldığını da bilmiyorum. Sonunda listeler açıklandığında ismim yoktu, kaybetmiştim; neden kaybettiğim hakkında da bir fikrim yoktu. Ama dünyam yıkılmıştı. Bu sefer babamla müdüre çıktık. Ben neden kaybettiğimi, hatamı öğrenmek istiyordum. Müdürün unutamadığım ve aklımda kalan sözleri şöyleydi: "Gözlerin şaşı, boynun çarpık."
Ama ne şaşıydı ne de boynu yamuk...
TRT'deki ikinci yılbaşı programından bir anı, üzerinde kendi diktiği kostümü (1981)
SIKIYÖNETİMİN SUSTURDUĞU EVLERDE BİR DANSÇI!
İstanbul'a dönüşte annesi "Bir de ben deneyeceğim" dedi ve yine Ankara'ya, bu kez birlikte gittiler. Ankara'ya inince bir taksiye atlayıp şoföre "Doğruca sıkıyönetim komutanı Fahri Özdilek'in evine gidiyoruz" dedi annesi.
Kapıyı bir hizmetçi açıp ne istediklerini sordu. Annesi "Kızım için geldik. Paşanın bizi dinlemesini..." derken, kadın lafı kesip, "Paşa yemek yiyor, müsait değil. Başka zaman" diye kapıyı yüzlerine kapattı.
Fakat annesi, kapı aralığına ayağını koyup sıkışmasına aldırmayarak, "Biz kenarda bekleriz" dedi. O arada içerden "Kimmiş gelen" sorusuna, hizmetçi "Bir hanım, kızı için gelmiş" dedi. "İyi, al içeri" dedi Paşa.
Yine Nesrin Topkapı'ya kulak verelim: "Annem kısaca konservatuvarda 'şaşı ve çarpık' olduğum yalanlarıyla hakkımın yendiğini söyleyip 'Tiyatro kulislerinde büyüyen yetenekli bir çocuğun hayatını yeniden yeşertmek için yardım ederseniz çok minnettar oluruz' dedi. Paşa ayağa kalkıp giderken birine seslendi ve 'Benim yeğenimi de almadılar, sen anlatıver' dedi o kişiye. 'Gerek yok, biz daha fazla rahatsız etmeyelim' diyerek çıktık. Olumsuz görünen bu olay aslında belki de beni tetikledi (...) Bu ihtilal, yasaklar, bitmeyen torpiller, 'şaşı ve çarpık hilkat garibesi' halim, istediğim yola tutkumu artırdı. Kendi yöntemimi bulmam için inatçı bir yoldu. Belki de bir sinyaldi. İkinci sinyal ise, 1980 ihtilalinde, yılbaşı gecesinde televizyondaki gösterimdi. Kendi yasaklarını kendileri kırdılar sanki. Sert çamaşır suyu sonrası, yumuşatıcı yerine düşünüldüm belki de."
Vazgeçemediği kasketiyle
DAVULUN İÇİNE NASIL GİRDİ