Kıtlık...
Kriterleri var.
Hanelerin beşte biri veya daha fazlası yeterli gıda ve diğer temel ihtiyaçlardan yoksundur.
Akut yetersiz beslenme oranı yüzde 30'u aşmıştır.
İnsanlar zayıflamıştır, yeterli besleyici gıdaya erişemez durumdadır.
Ölüm kaçınılmaz olmuştur artık.
Kıtlık, açlığın en yıkıcı halidir.
Bu köşede daha iki hafta önce dile getirmiş, Gazze Hükümeti Medya Ofisi'nin açıklamasını yayımlamıştım.
Ne diyordu açıklamada, hatırlayalım.
EĞER ACİL OLARAK BEBEK MAMASI ULAŞTILMAZSA 100 BİR OCUĞUN BİRKA GÜN İİNDE ÖLME RİSKİ VAR. 40 BİNİ BİR YAŞIN ALTINDA, DİĞERLERİ İKİ YAŞIN ÜZERİNDE 100 BİN OCUK...
Ve sonunda Birleşmiş Milletler ile birlikte çalışan küresel açlık izleme kuruluşu IPC, 59 sayfalık bir rapor yayınladı ve Gazze'de resmen kıtlık ilan etti.
Kuruluşa göre, 514 bin Gazzeli kıtlık koşullarında yaşıyor.
İnsanların görüntüleri her gün haber merkezlerine düşüyor.
ocuklar, kadınlar, yaşlılar, kemikleri sayılıyor resmen, her biri ellerinde birer tas, yalvar yakar çorba alıyor, bir tas çorba için neredeyse birbirini eziyor.
İsrail'in dışişleri bakanı ne diyor
"Kıtlık yok, Hamas sahte açlık kampanyası düzenliyor."
Bunu kolay söylemem ama "Yaşattığınızı yaşayın" diye bağırırken yakalıyorum kendimi.
İsyan etmemek mümkün değil.
Ortada BM ile birlikte çalışan ciddi bir kuruluş ve onun 59 sayfalık raporu var. O rapor Eylül ayı sonuna kadar bununla da kalmayacağını, Gazze'nin merkezindeki Deyr Belah ve güneyindeki Han Yunus'a yayılmasının beklendiğini söylüyor.
Daha geçenlerde Gazzeli aktivist Anwar Attaallah ile konuştum. "Gıda yok, ilaç yok, ev yok, neler söyleyeceğimi inan bilemiyorum. Korku içinde yaşıyoruz, tüketmemiz gereken gıdanın ancak yüzde 25'ini tüketebiliyoruz. Gaz yok, yakıt kalmadı, temiz su bulmak çok zor, hastalıklar yayıldı, biz burada ölü olarak yaşıyoruz" demişti.
Dün sabah yine onun mesajıyla uyandım: "Gazze feryat ediyor, haykırıyor, ne yapacağınızı dört gözle bekliyoruz. Beklentilerimiz yüksek, umutlarımız sonsuz, bizi yalnız bırakmayın. Allah'a kendinizin en iyisini gösterin" diyordu.
Kendinizin en iyisini gösterin!
Bu yazıyı okuyan sizler, hayatınızda hiç kendinizin en iyisinin ne olduğunu düşündünüz mü
Düşünün lütfen, hep beraber düşünelim. 'İyilik iyidir.'
Hiçbir zaman ranta dönüşmez ama vicdanınızda çiçekler açtırır ve siz o çiçekleri o kadar seversiniz ki susuz bırakmak istemezsiniz. Siz su verdikçe, çiçekler çoğalır, dünyanın en güzel bahçesi sizin olur.
Bölgedeki tarım arazilerinin yüzde 98'i hasar görmüş.
Hayvancılık yok olmuş.
Balıkçılık yasaklanmış.
Para yok...
Haberlerde izlerken, ürperip kafamızı aniden çeviriyoruz.
Dayanılacak gibi değil.
Açlığı konuşuyorduk, şimdi kıtlığı konuşuyoruz.
Yakında böyle giderse toplu ölümleri konuşacağız.
Netenyahu ne konuşuyor
Gazze Şehri'nin işgalini...
Amerika ne konuşuyor
İnsanların kanları üzerine kuracağı riviera'yı.
Türkiye ne konuşuyor
"Kabul edilemez" diyor. Eeee, yani
Kabul edilemez de, oluyor işte.
Dünya bu zulmü durdurmalı. Bu zulmü durduramazsa, insanlık ölecek. Bir yol açılacak ve gün gelecek elinizi uzatmadığınız kıtlık, bir bakacaksınız sizin evinize gelmiş. Buzdolabınızı boşaltmış, su deponuzu emmiş, tarlanızı çürütmüş, evinizin ışığını söndürmüş, müziğin sesini bomba sesleri almış, bedenleriniz birer kemikten ibaret kalmış. Elleriniz artık havaya doğru, size yukarıdan kemik gibi atılacak ve sadece birkaç saat tok kalmanızı sağlayacak, belki hepinize yetmeyecek ekmek kırıntılarına ulaşmaya çalışacaksınız. Yanı başınızda kardeşinizin, ananızın, babanızın, en sevdiğiniz arkadaşınızın açlıktan öldüğünü düşünün.
Bu zulme hep birlikte ses çıkarmalıyız.
Zulüm bir kez başladı mı, zulmeden zaferlerine yenisini eklemek için saraylarında ellerini ovuşturacaktır.
SAHNEDE NE ALIYORDU, "YALNIZIM DOSTLARIM, YALNIZIM, YALNIZ" MI