Bağımsızlık mücadelesinin en çetin günlerini düşünün... Bir yanda güçlü düşman kuvvetleri, diğer yanda yoksunluklar, yokluklar ve imkânsızlıklar içinde verilen kahramanca bir vatan savunması... Peki ya tam da bu sırada bambaşka bir cephe daha açılsaydı Mesela bir uzaylı istilasıyla yüzleşmek zorunda kalsaydık İşte yapımcı Serkan Semiz'in hayal gücü de bu sorudan yola çıkarak Türkiye sinemasında bir ilki doğurdu: Tehlikeli Bölge. Yönetmenliğini Ramazan Ekmekçi'nin üstlendiği yapım, Türkiye'nin ilk tarihi bilimkurgu filmi olarak şimdiden dikkatleri üzerine çekiyor. Büyük Taarruz'a üç gün kala Başkumandan Mustafa Kemal'in verdiği gizli bir görevi üstlenen askerlerin hikâyesini anlatan film, izleyiciyi iki farklı düşmanla yüzleştiriyor. Görevleri uğruna düşman hatlarında savaşan askerler, bir yandan düşman kuvvetlerine karşı mücadele ederken diğer yandan vahşi hayvan sürüsü sandıkları uzaylı yaratıklarla karşılaşıyor. İki cephede birden verilen bu savaş, hem tarihsel atmosferi hem de bilimkurgunun hayal gücünü aynı anda perdeye taşıyor.
Yapımcı Serkan Semiz, filmi yaratırken uzaylı fikrini "bilinmeyen düşman"ın metaforu olarak düşündüklerini söylüyor. Ona göre Kurtuluş Savaşı zaten başlı başına bir kahramanlık hikâyesi; bilimkurgu öğeleri ise bu hikâyeye farklı bir bakış açısı katıyor. Dünyada Abraham Lincoln'ün vampirlerle savaştığı alternatif tarih filmleri yapılırken, Türk sinemasının da kendi tarihine böyle bir deneysel pencere açması gerektiğine inanmış. Bu türü denemenin en büyük zorluğu ise dengeyi sağlamak olmuş. Dönemin askeri kıyafetleri, silahları, savaş atmosferi bir yanda; uzay gemileri, yaratık tasarımları ve efektler diğer yanda... Eğer biri ağır basarsa film inandırıcılığını kaybedebilirdi. Bu nedenle ekip hem dönem araştırmasına hem de görsel efektlere büyük özen göstermiş.
Tehlikeli Bölge'nin bir başka özelliği de oyuncu kadrosunun tamamen Adanalılardan oluşması. Başrollerde Kadir Parlak, Hasan Şenbayrak, Ozan Turan, Aykut Yavuz, Sevim Oyar, Seyfi Azrak ve Abdurrahim Demir var. Yönetmen Ekmekçi'nin tercihiyle bölgenin ruhuna hâkim, içten performanslar verebilecek isimler seçilmiş. Çekimlerin Adana'da yapılmasının nedeni ise hem şehrin coğrafi avantajları hem de sinema geleneğiyle kurulan bağ. Çukurova'nın geniş toprakları savaş atmosferini kurmak için uygun bir alan sunarken, Adana Film Festivali ve şehrin sinemaya olan ilgisi de projeye ayrı bir anlam katmış.
RİSK ALMADAN YENİLİK OLMAZ
Türkiye'de uzun süredir benzer türlerde filmler yapılıyor ve seyircinin algısı da bu yönde şekilleniyor. Biz farklı bir pencere açmak, "bizde de alternatif tarih, bilim kurgu gibi türler yapılabilir" demek istedik.' diyen Semiz, "Türk izleyicisi böyle bir film izler mi" sorusunun akıllarına geldiğini ama risk almadan yeni şeyler yapılamayacağını söylüyor. 'Bizi cesaretlendiren şey, Türkiye'de de farklı türlere ilgi duyan geniş bir kitlenin olduğuna inancımızdı.' diyerek seyircinin cesur yapımları görmekten hoşlandığını, önemli olanın onlara iyi hazırlanmış filmler sunmak olduğunu belirtiyor. Onların en büyük beklentisi gişe rekorları kırmak değil; seyircinin yeniden sinema salonlarına dönmesi. Çünkü Tehlikeli Bölge tam anlamıyla büyük perdede izlenmesi gereken bir deneyim olarak tasarlanmış. Film, seyircinin yalnızca bir tarih filmi ya da yalnızca bir bilimkurgu izlemediğini hissettirmek için iki dünyanın birleşimini özenle kurgulanmış. Askerlerin kahramanlıkları ve dönemin ruhu, tarihsel gerçeklikten ödün verilmeden aktarılmış; bilimkurgu öğeleri ise bunun üzerine dikkatlice yerleştirilmiş. Ortaya çıkan sonuç ise hem tarihsel bir kahramanlık hikâyesi hem de hayal gücünün sınırlarını zorlayan bir sinema deneyimi. Semiz, Tehlikeli Bölge'nin tek seferlik bir deneme olmadığını eğer film ilgi görürse hemen ikinci film için çalışmalara başlayacaklarını söylüyor. Bunun yanı sıra fantastik ve animasyon türlerinde de projeler geliştirdiklerini açıklıyor. Neticede Tehlikeli Bölge, tarihi kahramanlıkla bilimkurguyu aynı potada eriterek, Türkiye sinemasında cesur bir adım atıyor.
EFSANE FİLME CANLI SENFONİ EŞLİK EDİYOR
Sinema tarihinin en ikonik yapıtlarından biri olan The Godfather (Baba), bu kez yalnızca perdede değil, dev bir senfoninin eşliğinde izleyiciyle buluşuyor. Francis Ford Coppola'nın 1972 tarihli şaheseri, Piu Entertainment organizasyonuyla sahnelere taşınıyor. İstanbul Film Orkestrası'nın 65 kişilik dev kadrosu, Nino Rota'nın ölümsüz müziklerini canlı çalarken, film dev ekranda izlenecek.