Joker derdini şarkıyla anlatıyor

2019 yılında gişe rekorları kıran Oscar ödüllü Joker'in merakla beklenen devam filmi Joker: İkili Delilik nihayet seyirciyle buluştu. Yönetmen koltuğunda Todd Phillips'in oturduğu, başrollerini Joaquin Phoenix ve Lady Gaga'nın paylaştığı film için beklentiler oldukça fazlaydı. Hatırlarsınız ilk filmde annesiyle yaşayan toplum tarafından kabul görmemiş, geçimini palyaçoluk yaparak sağlayan, komedyen olma hayali kuran Arthur Fleck'in nasıl Joker'e dönüştüğünü izlemiştik. Metroda bir kadını taciz eden 3 kişiyi vurmasıyla başlayan şiddet eğilimi, canlı yayında konuk olduğu programın sunucusu Murray'i (Robert De Niro oynamıştı) vurmasıyla içinden çıkılmaz bir hal almıştı. Annesini de yastıkla boğarak öldüren Arthur yarattığı şiddet olaylarıyla itaate başkaldırdığı için toplum nezdinde kahraman olarak görülmeye başlasa da hapsi boylamıştı.
Devam filmi 2 yıl sonrasında geçiyor. Arthur hapishanede kendisinden espri yapması beklenen, gardiyanların alay ettiği diğer mahkûmların dalga geçtiği silik bir karaktere bürünmüştür. Ancak Joker, dışarıda hâlâ kahraman olarak görülür ve her geçen gün hayranları artar. Yüksek güvenlikli akıl hastanesinde çaresizce duruşma gününü bekleyen Fleck, rehabilitasyon için gittiği müzik sınıfında kendisini Lee (Lady Gaga) olarak tanıtan bir kızla (Harley Quinn) tanışır ve aşık olur. Ailesinin apartmanını yaktığını anne babasından şiddet gördüğünü anlatan Lee, Joker'e olan hayranlığını dile getirince, Fleck'in içindeki Joker yavaş yavaş canlanmaya başlar. Gerçek aşkı keşfeden ve kendisini yıldız sanmaya başlayan Fleck, o andan itibaren içinde uyanan umutla beraber Joker gibi davranması gerektiğini hatırlar. Filmin ikinci yarısı mahkemede duruşma sahneleriyle geçiyor. Hakkında idam kararı çıkan Fleck'i savunan avukatı, onun akıl hastası olduğunu ve çocukluğunda yaşadığı şiddet ve travma yüzünden bu cinayetleri işlediğini anlatmaya çalışıyor. Bu süreçte Lee'nin anlattığı gibi ailesinden şiddet gören biri olmadığını tam tersine babasının doktor, kendisinin de psikiyatri okuyan bir kız olduğunu öğrenen Fleck, hayal kırıklığına uğrasa da onunla beraber olma hayali kuruyor. Lee ise onun Joker olmasını Arthur Fleck kimliğinden kurtulmasını istiyor. Aşık olduğu kızdan aldığı cesaretle avukatını bırakan Fleck, kendi savunmasını Joker olarak yapmaya başlıyor. Ondan sonrası sürpriz...
Oyunculuklar öne çıkıyor
İki buçuk saat süren film yavaş temposu ve aksiyonu desteklesin diye düşünülen ancak amacına ulaşmayan müzikli sahneleriyle beklenen kıvama bir türlü ulaşamıyor. Yönetmen Phillips, müzikali anlatımı güçlendiren bir unsur olarak kullanmayı tercih etmiş ama bu tercih maalesef seyirciye geçmiyor. Renkli hayal sahneleri filme renk katmıyor aksine hem süreyi uzatıyor hem de odağı dağıtıyor. Dramatik her sahnenin şarkıyla ifade edilmeye çalışılması anın büyüsünü kaçırıyor. Lady Gaga'nın sesi güzel diye hemen her sahnede onun şarkıcılık yönüne yüklenmek böyle bir kahraman filminde antipati yaratıyor. Öte yandan performansıyla eleştirmenlerden de büyük övgü alan Gaga, Phoenix'e çok iyi ayak uyduruyor. Ünlü şarkıcı zaten A Star is Born'da oyunculuktaki rüştünü ispat etmişti. Burada da yine üzerine koyuyor. Ancak Phoenix'e ayrı bir paragraf açmak lazım. Ridley Scott'ın yönettiği Gladyatör filmindeki Commodus rolüyle dikkatleri çeken oyuncu bu rolle en iyi yardımcı erkek oyuncu dalında Oscar ödülüne aday olmuştu. 2005'te Walk the Line'da müzisyen Johnny Cash'i canlandırarak bir kez daha Oscar'a aday gösterilmişti. 2012 yapımı The Master filmindeki Freddie Quell rolüyle En İyi Erkek Oyuncu dalında 3. adaylığını alan Phenix, Joker filmindeki performansıyla 4. kez aday olduğu ödülü kucaklamayı başarmıştı. Her performansı büyük övgü toplayan Phoenix burada da duruşu, mimikleri ve tepkileriyle, yine Oscar adaylığına göz kırpıyor.