İstanbul'a yolu düşen bir ajan
Sean Connery'nin başrolünde olduğu 1963 yapımı James Bond filmi Rusya'dan Sevgilerle, başrolünde Daniel Craig'in olduğu 2012 yapımı James Bond filmi Skyfall başta olmak üzere, Argo, Taken 2, Hitman gibi bir çok ajan filmine ev sahipliği yaptı İstanbul. Sadece tarihi dokusuyla değil enternasyonal yapısıyla da kültürlerin buluşma noktası olan bu güzide şehir yeni bir ajan filminde daha kendine yer buldu. Queen grubunun solisti Freddie Mercury'yi canlandırdığı Bohemian Rhapsody filmindeki performansıyla Oscar ödülü kazanan dünyaca ünlü oyuncu Rami Malek'in başrolde olduğu Amatör filmi vizyondaki yerini aldı.
Öldürülen eşinin intikamını almaya çalışan bir CIA kriptografının aksiyon dolu mücadelesini anlatan filmin çekimlerinde İstanbul'a da yer verildi. Bu filmde Malek'in hayat verdiği Charlie Heller isimli kahramanın yolunun İstanbul'a düşmesi tesadüf değil. İstanbul, yasa dışı ilişki yumağının örüldüğü, ajanların girip çıktığı ve hatta birbirlerini öldürdükleri stratejik bir konumda. Yakın zaman önce İngiliz ajan ölü bulunmuş, İranlı ajan ise öldürülmüştü. Bu açıdan ajanların yolunun geçtiği İstanbul, yine bir ajan hesaplaşmasına sahne oluyor. Kahramanımız Charlie daha önce yazıştığı Rus ajanla İstanbul'da bir araya geliyor. Peşindeki CIA ajanlarından onun sayesinde kurtulup Romanya'ya kaçıyor. Daha önce pek çok filmde İstanbul'u geri kalmış yobaz Orta Doğu ülkesi gibi lanse eden filmlere alıştığımız için, burada gösterilen normal İstanbul görüntüleri beni şaşırttı açıkçası. Galata Köprüsü, Tarihi Yarımada, Sultanahmet ve Kapalıçarşı çevresi gayet olduğu gibi gösterilmiş.
Hikayeye dönecek olursak; istihbarat merkezinde zeki ancak içine kapanık bir deşifre uzmanı olarak çalışan Charlie'nin hayatı, iş toplantısı için Londra'ya giden eşinin bir terörist saldırısında öldürülmesinin ardından altüst olur. Yetkililerin harekete geçmeyi reddetmesi üzerine, Charlie işleri kendi eline alır ve sorumluları bulmak için tehlikeli bir yolculuğa çıkar. Bu süreçte CIA ajanlarının eğitildiği yerde eğitim almayı talep edip işin peşine kendisi düşer. Amirleri onun intikam öfkesini dindirmeye çalışsa da, Charlie'nin başka hesabı daha vardır. Eşini öldürenleri ortadan kaldırıp, CIA içinde yapılanan illegal yapılanmayı da ifşa etme derdindedir. Kendi kurallarını kendisi koyan Charlie'nin yolu Londra'dan, Paris ve Marsilya'ya oradan İstanbul, Romanya ve Rusya'ya uzanır. Kripto hesapları, veri madenciliği, şifreler, sokak kameraları gibi detayları atlamadan hem intikamını almak hem de CIA içindeki yapıyı deşifre etmek isteyen Charlie'nin işi çok da kolay olmayacaktır. CIA'in önce eğitim verdiği sonra da peşine taktığı Albay rolünde ise, Matrix'te Neo'ya akıl hocalığı payan Laurence Fishburne'ü görmek ise tıpkı eski bir dostla karşılaşmak gibi. Fishburne bu filmde de sonradan peşine düşeceği Charlie'ye işin püf noktalarını öğretiyor. Yönetmen koltuğunda James Hawes'ın oturduğu film, Robert Littell'in romanından Ken Nolan ve Gary Spinelli tarafından sinemaya uyarlanmış. Neticede Amatör, ajan filmlerinin klasik numaralarını barındırsa da yüksek temposu bol aksiyonuyla keyifli bir seyir sunuyor. İçinde bir de İstanbul olunca, filme daha bir sempati duyuyor insan.
Film festivali 44 yaşında
Şehrin en uzun soluklu festivallerinden biri olan İstanbul Film Festivali, bu yıl 44. kez gerçekleştiriliyor. İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından düzenlenen, Türkiye'nin en büyük uluslararası sinema etkinliği, 22 Nisan'a kadar sinema tutkunlarını bir araya getiriyor. Ido Fluk imzalı, Köln 75 isimli filmle dün akşam açılışı yapılan festival seçkisi 139 uzun metrajlı ve 15 kısa filmden oluşuyor.